Rabbimiz Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
Müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekûn savaşın ve bilin ki, Allah (kötülükten) sakınanlarla beraberdir. (Tevbe 36)
Bugün Ümmet-i Muhammed’in evlatları dünyanın her yerinde açılmış olan cephelerde, işgalci siyonistler ile savaşıyor. Kimi ateş hattında silahıyla, kimi masa başında kalemiyle, kimi meydanlarda sözleriyle, kimi de İsrail’in belini büken boykot eylemiyle dört bir yandan düşmanı sarmış durumda.
Tabi nasıl ki İbrahim’in (as) Nemrut’u, Musa’nın (as) Firavun’u, Muhammed’in (sav) Ebu Cehil’i varsa, bu zamanın da zalimleri var elbet. Ve o zalimler kutsal(!) davaları için gece gündüz demeden çalışıyorlar.
Bazıları yalan ve iftira ile mücahitlerin hamlelerini çarpıtmak için basını kullanırken, bazıları da boykot ürünlerinde indirime giderek halkı kandırmaya çalışıyor. Nefsinin kölesi olmuş zavallılar da bu oyunlara kanarak halk içerisinde bu yalan ve iftiraların yayılmasına sebep oluyor. Dolayısıyla halkın bir kısmı Filistin’e yardım etmekten veya destek olmaktan geri duruyor.
Düşmanın bu oyununa karşılık bizde elimizden geleni yapmalı ve halkımızı bilinçlendirmeliyiz. Öncelikle ülkemizdeki basın organlarına el atmalıyız. Hamas’ı kaynak olarak baz almalarını ve orada yaşananları tüm gerçekliğiyle aktarmalarını sağlamalıyız.
Gençlerimiz başta olmak üzere tüm halkımıza ümmet bilincini aşılamalı, ırkçılık belasını aramızdan def etmeliyiz. Tüm Müslümanların kardeş olduğunu onlara hatırlatmalı, birliği sağlamak için çalışmalıyız.
Market sahipleri ile konuşup boykot ürünlerini satmamalarını, kendi ürünlerinde de indirim yapmalarını sağlamalıyız. Hem STK hem de okullarda yapılan yardım kermeslerine katılmalı gençleri bu konuda cesaretlendirmeliyiz.
Farz ibadetlerimize, namazlarımıza dikkat etmeli ve her ibadetten sonra mutlaka Allah’tan (cc) yardım istemeliyiz. Unutmayalım ki Kudüs namaz sevdalısı bir komutan tarafından fethedilmiştir.
Rivayet edilir ki Selahaddin-i Eyyubi tebdili kıyafet halk arasına gider ve bir araştırma yapar. Araştırma sonucunda sabah namazlarını cemaat ile kılan insanların çok az olduğunu ve aralarında gençlerin olmadığını görür. Bunun üzerine âlimlerini toplantıya çağırır ve yaptığı araştırmayı, gördüklerini anlatır. Ve ekler: “Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerim’inde “Sabır ve namazla Allah’tan (cc) yardım isteyin…”(Bakara 153) buyuruyor. Camilerimiz sabah namazlarında boş iken, nasıl Allah’ın (cc) yardımını umarız?”. Bu toplantının ardından bir “Namaz Seferberliği” başlatılır. Tam sekiz yıl süren bu seferberliğin sonunda sabah namazları da tıpkı Cuma namazları gibi kalabalık olur. Bunu gören Selahaddin-i Eyyubi artık Kudüs’ün fetih vaktinin geldiğini söyler ve ordusunu hazırlayıp Kudüs’e yürür. Ve Kudüs 4 Temmuz 1187’de (Hicri 25 Rebiülevvel 583) ikinci kez müminler tarafından fethedilir.
Bu kıssadan da anlıyoruz ki namaz Cennet’in olduğu gibi Kudüs’ün de anahtarıdır.
Ve ellerimizi semaya açarak diyoruz ki:
“Allah’ım! Bizi, Allah yolunda ve çaresiz bırakılan erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşanlardan eyle!(Nisa 75)”
“Allah’ım! Bizi, fitne kalmayıncaya ve din sadece Allah’ın oluncaya kadar kâfirlerle savaşanlardan eyle!(Bakara 193)”
“Allah’ım! Bizi, müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı şiddetli olup Allah yolunda cihad eden ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan kimselerden eyle.(Maide 54)”
Amin.