Gazze’deki katliam ve soykırım geçtiğimiz günlerde dördüncü ayını doldurdu. Bununla birlikte Filistin’de de baskı ve zulüm uzun bir süredir devam ediyor. Ama ilginçtir ki bu vahşete verilen tepkilerin dozu da zamanla orantılı şekilde artması gerekirken aksine azalmaya devam ediyor.
Malumunuz geçtiğimiz gün 6 Şubat depremlerinin yıl dönümüydü. Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen ne acısı hafifledi ne de unutuldu. Birçoğumuz o gece korkudan uyuyamadık belki. Yaşanan en ufak sallantıda yüreğimiz ağzımıza geldi. Aynı şeyleri yaşamaktan korktuk. Hala da korkuyoruz.
Peki, hiç düşündünüz mü her gün aynı şeyleri yaşayan Gazzeli kardeşlerimizin düşen her bombanın sarsıntısı ile neler hissettiklerini? Annelerimize soruyorum. Oradaki annelerle empati kurdunuz mu hiç? Her an bir can paresinin acı haberini bekleyen annelerle?
Ya babalarla? Olur da bir bombardımanda minik cesedi parçalanır veya tanınmaz hale gelir diye ağlayarak çocuklarının adını kollarına yazan babalarla.
Ne çabuk unuttuk kefen olmadığı için streç filme sarılan küçük Rim’i. Anne babası şehid olduğundan “ruhumun ruhu” diye başında ağlayan dedesini.
Ne çabuk unuttuk dümdüz olmuş enkaz yığınının üzerinde elinde çekiçle dolaşırken “Ne arıyorsun?” sorusuna ağlayarak “4 tane çocuğumu” cevabını veren babayı.
Ne çabuk unuttuk her gün depremlerin en şiddetlisini yaşayan masumları.
Biliyorsunuz ki Hamas ile savaş adı altında kutsal topraklarda etnik temizlik politikası yürüten Siyonist işgalciler Uluslararası Adalet Divanı’nda “Soykırım” yapmakla yargılanacak. Davayı açan Güney Afrika Cumhuriyeti yetkililerinden birine şu soru soruluyor:” Neden İsrail’e dava açtınız?”. Yetkilinin verdiği cevap çok ilginç “Biz de ülke olarak benzer şeyler yaşadık ve ne kadar zor olduğunu biliyoruz. İnsanlara bu acıları yaşatanlar yaptıklarının hesabını vermeli.”
Hani derler ya bir musibet bin nasihatten iyidir. Bu olay bu sözün en güzel örneğidir. Biz ki dünya nüfusunun yaklaşık yüzde otuzunu oluşturan Müslümanlar dururken halkı Müslüman olmayan ama vicdanlı insanlar açtı bu davayı.
Evet belki buradan çıkacak karar adaleti sağlamayacak, hatta belki hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Ama onlar biz elimizden geleni yaptık diyebilecekler.
Ya biz! Yarın mahşerde küçük Rim yakamıza yapışıpta “Biz katledilirken siz ne yaptınız?” diye sorduğunda, Gazzeli anneler bizi durdurup “Biz yeni doğmuş bebeklerimizin kulağına ezan okuyamadan selaları okunurken siz nasıl hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam ettiniz?” diye sorarsa onlara ne cevap vereceğiz.
Halkı Müslüman ülke liderlerine sesleniyoruz:” Korkun! Hesap gününde size sorulacak sorulardan, yakanıza yapışacak olan mazlumlardan, elinden geleni yapsa da koyduğunuz engeller yüzünden Filistinli kardeşlerine yardım edememiş insanların öfkesinden korkun!” O gün ne de yapsanız boş. Sessizliğinizin, sağırlığınızın ve körlüğünüzün bedelini Hak Teala (cc) size ödetecektir.
Allahım! Bizi zulme karşı sessiz kalan kimselerden eyleme ve muhakkak ki izzetin tamamen Allah’a ait olduğunu bize fehmettir!
Allahım! Bize Gazze’deki kardeşlerimiz gibi ne yaşarsak yaşayalım “Hasbinallah veni’melvekil (Allah bize yeter O ne güzel vekildir)” diyerek sabretmeyi ve sebat göstermeyi nasip et. Amin.