Her yıl heyecanla beklediğimiz, sevinç ve mutlulukla geçirdiğimiz bir Ramazan Ayı’nın daha sonuna geldik. Rabbim tuttuğumuz oruçları, kıldığımız namazları ve okuduğumuz mukabeleleri kabul buyursun. Ancak 7 Ekim’den bu yana her sevincimizde olduğu gibi bu yılki bayram sevincimizde de bir burukluk var.
Gazze’nin içinde bulunduğu durum her geçen gün daha da çok yakıyor yüreğimizi. En acısı da bir Müslüman olarak yazmaktan, kınamaktan, meydanlara inmekten fazlasını yapamıyor olmamız. Gönül isterdi ki bizlerde silahlarımızı kuşanalım ve Gazze’nin yıkık sokaklarında mücahitlerle omuz omuza işgalci siyonistlere karşı savaşalım. Ancak içinde bulunduğumuz şartlar buna müsaade etmiyor.
Ama bu demek olmuyor ki her şeyi oluruna bırakalım. Elimizden geldiğince bu davayı savunmalı ve korumalıyız. Ne olursa olsun daima gündemde tutmalı, orada yaşananları tüm gerçekliği ile insanlara aktarmalıyız. Ancak ülkemizin televizyon kanallarının bu kadar vahşeti kendilerince normalleştirmiş olması kabul edilir bir şey değildir.
Malumunuz ülkemiz çekişmeli bir seçim sürecinden geçti. Bu süre zarfında HÜDA PAR başta olmak üzere bazı camialar dışında Gazze tamamen gündemden düşürüldü. Birçok kanal günlük bilançoları altyazılarda vermekle yetindi. Bu durum zamanla pandemi dönemindeki gibi günlük verileri paylaşmakla sınırlı kalmaya başladı.
Bu demek oluyor ki bizler her geçen gün benliğimizden biraz daha uzaklaşıyoruz. Kardeşlerimizin yaşadıklarına gün geçtikçe alışıyoruz. Yaşananlara alışmak demek yapılan onca zulmü kabullenmek demektir. Rabbim tüm Müslümanları böyle bir gaflete düşmekten korusun.
Bunlarla birlikte yapılan seçimle halk siyasi iktidara ciddi bir mesaj verdi. Her ne kadar birçok uzman(!) seçim sonuçlarını ekonomiye, hayat pahalılığına vb. sebeplere bağlasa da kanaatime göre sebeplerden biri de Gazze’deki soykırıma karşı iktidarın takındığı tavırdır. Duyarlı Müslüman kesim takınılan bu tavra karşı rahatsızlığını bu şekilde ortaya koydu. Umarız yapılan uyarılar yerine ulaşmış ve siyasi iktidar aklını başına devşirmiştir.
Umarız bu mübarek ay İslam âleminin uyanışına, dirilişine vesile olur. Bu öyle bir uyanış olsun ki bir daha uyuyan olmasın. Bu öyle bir diriliş olsun ki dünyada hâkim olan güç aziz İslamın adalet sistemi olsun. Rabbim o günleri görmeyi bizlere de nasip etsin.
Evet, başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluş olan bir Ramazan Ayı’na daha “elveda” diyoruz. Allah (cc) bu mübarek ay hatırına Gazze’deki kardeşlerimize yardımlarını yağdırsın. Bütün Müslüman Âlemine birlik ve beraberlik anlayışı versin. Biz Müslümanları yaptığımız tüm yanlışlarına rağmen Cennet’ine kabul buyursun.
Rabbim bizleri bu mübarek ayın rahmetinden, mağfiretinden nasibini alan ve cehennem azabından azad olanlardan eylesin. Bizleri Havz-ı Kevser’de Rasulullah’a komşu olanlardan eylesin.
Allah’ım! Resulünü Mekke’den getirip daha sonra oradan da yanına yükselttiğin kutsal belde Kudüs’ün bir kez daha fethedildiğini görmeyi biz aciz kullarına da nasip et. Amin.
Ramazan Bayramımız mübarek olsun.