Hani o at var ya o at, yükü insanlık olan o at.
Un taşıyacaktı aç kalmışlara, mazlumlara, mahrumlara.
Hani o at var ya o at.
O kalleşçe kurşunlara dizilerek vurulan ve rahmeti rahmana kavuşan o bizim Atımız var ya,
Tüm Dünya’nın seyrettiği büyük bir katliama maruz kalmış olan halkın aç kalmış çocuklarına un taşıyan o mübarek Atımız var ya,
İşte o atımıza ithafen diyorum ki;
Onlar her şeyimize düşman.
Çaylardan ırmaklara,
Derelerden tepelerden,
Ovadan bayırdan,
Soluduğumuz hava, bastığımız toprak,
Kum ve zerreciğe düşman.
Tepeden tırnağa düşman.
Güneşe, aya düşman.
Suyumuza, huyumuza, ahlakımıza düşman.
Çok sinsi ve de kalleş.
Alçak...
O alçak çok aşağılarda.
Aşağıların aşağısına bürünmüş.
Üzerimizdeki gökten, yıldızlardan, galaksiden, samanyolundan tutun da ayın aydınlığının bize yönük yüzüne de düşman.
Hayvanlarımıza, doğamıza, denizlerimize düşman.
Koyunlarımıza,kedilerimize,atlarımıza düşman.
Atalarımıza düşman.
Ana baba kardeşe düşman.
Şii’ye Sünni’ye,
Araba Aceme,
Türk’e Kürde,
Birliğe dirliğe,
Ağaçlarımıza, bitkilerimize, meyvelerimize düşman.
Düşman ki düşman...
Sevgiye, merhamete düşman,
Tarihin akışına, tarihin şahitliğine düşman,
Teyrên ebabil Selahaddinlere...
Zehirli mi zehirli bir düşman.
Zehir’i bile zehir eden aşağılık mahlûklar.
Bunlar var ya bunlar adam değil adam.
Yiğitlikten, erkeklikten, kadınlıktan çocukluk ve gençlikten zerre eser yok.
Korkak mı korkak,
Alçak mı alçak,
Aşağılık mı aşağılık,
Katil mi katil,
Vahşi mi vahşi,
Canavar mı canavar,
Ne desen var,
İyilikten gayri.