"Ahlaki üstünlüğü olmayan hiçbir dilin yakarışı karşılık bulmaz. Ahlaki üstünlüğünüzü yitirdiyseniz, yakarışlarınız sadece söylem düzeyinde kalır; yani pasif ve cılızlaşır. Yakarışta bulunduğunuz Allah tarafından dikkate alınmaz ve kıymeti harbiyesi olmaz.
Ahlaki üstünlüğünüz yoksa, duanızın ne kıymeti olabilir ki? Allah'tan yalnızca bir kimlik veya öznellik üzerinden ayrıcalık beklemek sonuçsuz kalmaya mahkûmdur."
"Allah’ım yardım et, Allah’ım Gazze’ye yardım et!" Ne güzel bir dua ve temenni! Ama ne yazık ki istek ile davranış arasında büyük bir çelişki var.
İnsan, çaresiz kaldığında bir üst iradeye sığınır, yardım ister. Dua, yalnızca bir talep değil, aynı zamanda bir farkındalık ve sorumluluk bilincidir. Peki, dua sadece dille mi yapılır, yoksa eylemle mi desteklenmelidir?
Modern psikoloji, duanın bireyin zihinsel sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini birçok araştırmayla ortaya koymuştur. Dua, stres ve kaygıyı azaltarak kişiye huzur ve dayanıklılık kazandırır. Özellikle topluluk halinde yapılan duaların, bireyler arasında aidiyet duygusunu güçlendirdiği ve insanın kendini daha güvende hissetmesini sağladığı bilinmektedir.
Ancak dua, sadece psikolojik bir rahatlama aracı mıdır? Psikoloji, insanın dua ederken pasif mi yoksa aktif mi olduğu konusuna da ışık tutar. Çalışmalar, dua eden bireylerin dua sonrası harekete geçme eğiliminde olduklarını, inançlarını eyleme dökme isteğinin arttığını göstermektedir. O halde dua, insanın kendini değiştirme iradesini güçlendiren bir etkiye sahiptir.
İslam’da dua, sadece bir istek değil, aynı zamanda bir yöneliş ve kulluk bilincidir. "Bana dua edin, size icabet edeyim" (Mümin, 60) ayeti, duanın önemini vurgular. Ancak İslam’da dua, eylemle desteklenmesi gereken bir olgudur. Peygamber Efendimiz (sav), "Önce deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et" diyerek, duanın sorumluluk ve tedbirle birlikte olması gerektiğini ifade etmiştir.
Bugün Müslümanların ettiği duaların kabul olup olmadığı, onların samimiyeti ve sorumluluk bilinciyle doğrudan ilişkilidir. Dua, sadece bireysel bir kurtuluş umudu mu, yoksa toplumsal bir farkındalık ve harekete geçme çağrısı mı? Allah’a yönelen bir toplum, aynı zamanda adalet, merhamet ve ahlak üzere hareket eden bir toplum olmalıdır.
Dua, insanın kendi varoluşuyla yüzleşmesidir. İbn Sina ve Gazali gibi düşünürler, duanın insan ruhunu arındırdığını, bireyi daha bilinçli ve erdemli hale getirdiğini savunur. Ancak dua, edilgen bir bekleyiş mi olmalıdır, yoksa aktif bir eylemin başlangıcı mı?
Aristoteles’in "erdem etiği" çerçevesinde düşündüğümüzde, dua eden insan aynı zamanda eylem insanı olmalıdır. Adalet için mücadele etmeyen, zalime karşı durmayan, mazlumun hakkını savunmayan bir insan, gerçekten samimi bir dua etmiş sayılabilir mi? Dua, bireyin ahlaki bilincinin aynasıdır. Eğer insanlar dualarında samimi olsalar, adalet ve merhamet konusunda da samimi davranmaları gerekmez mi?
Bugün Gazze ve diğer mazlum coğrafyalar için edilen dualar, aslında İslam dünyasının kendi içsel çöküşünün bir aynasıdır. Tarihsel olarak bakıldığında, toplumlar sadece dış güçler tarafından değil, kendi iç çöküşleriyle de zayıflamıştır. İbn Haldun, "Mukaddime" adlı eserinde, "Bir devlet ya da toplum, kendi iç bütünlüğünü kaybettiğinde dış müdahalelere açık hale gelir" der.
Bugün Müslüman toplumlar, sadece dua etmekle yetinerek sorumluluktan kaçıyor olabilir mi? Dua, sadece bir yakarış değil, aynı zamanda bir bilinç ve harekete geçme çağrısı değil midir? Dua eden bir toplum, adalet, eğitim, bilim ve ahlak gibi temel değerleri de ihya etmek zorundadır. Aksi takdirde, dualar yalnızca bir teselli olarak kalır.
Dua, insanın Allah’a yönelişidir; ancak bu yöneliş, sorumluluk bilinciyle desteklenmediğinde anlamını yitirebilir. Bilimsel olarak dua bireyi güçlendirir, dini olarak samimiyet ve eylem gerektirir, felsefi olarak etik bir bilinç oluşturur, sosyolojik olarak ise toplumsal dönüşümle birlikte anlam kazanır.
Bugün Gazze ve mazlum coğrafyalar için edilen duaların samimi olması, sadece sözle değil, fiili çabalarla da desteklenmelidir. Bir dua, eyleme dönüşmedikçe, toplumların kaderi değişmeyecektir. Dua etmek yetmez; dua ederken, aynı zamanda adalet ve vicdan için mücadele etmek gerekir.