Biz onu, Gazze’de biricik torunu, "ruhumun ruhu" dediği “Rimi”kaybettiğinde tanıdık.
O gün, acıyı dimdik karşılayan, sabrıyla bizlere adeta bir dağ gibi görünmüştü.
Acılarla yoğrulmuş ama inancından ve umudundan bir zerre kaybetmemiş bir insandı o.
Metanetli duruşu, sabrı ve azmi takdire şayandı.
Giyim kuşamıyla zarafeti ve tevazuyu birleştiren bir tarza sahipti.
Sanki bir bilge gibi, oturduğu yerden etrafına huzur ve güven dağıtırdı.
O mübarek sakalları, sevgi ve merhametin nişanesi gibi duruyordu güzel yüzünde.
Tebessüm ederken o parlayan dişleri, Gazze’nin yıkılmış, virane olmuş, kap karanlık sokaklarına umut gibi ışık saçardı.
Çocuklarla çocuk olur, onların gülümsemelerinde kendi mutluluğunu bulurdu.
Şehid olmuş Gazzeli bir kız çocuğun kolyesini boynunda taşıyan Halid dedenin ta kendisi idi.
Hatır ve ehli hatıra idi.
O özverili çalışmaları, sokak sokak dolaşarak yetimlere yuva arayışı...
Gazze’nin vicdanıydı adeta.
O yürüdüğünde, Nebilerin ve sıddıkların ahlakı canlanırdı.
Sesinde bir çağrı vardı: "Adalet için kalk, mazlumun yanında dur!"
Onun duruşu, yaşam mücadelesi, küffara ve siyonizme karşı cesurca tavrı, bize Muhammedî (s.a.v.) varisliğini hatırlatıyordu.
Hüseyin’in mektebini, İsa ve Musa’nın yol arkadaşlığını anlatıyordu.
Kimi zaman bir anne şefkatiyle, kimi zaman bir baba otoritesiyle yol gösterirdi.
Onun o yol üzere, sırat-ı müstakim üzere olduğuna adeta şahitlik ediyorduk.
Hayatıyla bizlere, "Gerçek medeniyet, adalet ve merhametle inşa edilir," diyordu.
Sözleri kalplere şifa, nasihatleri ruhlara dokunurdu.
Medeniyetin timsaliydi o.
Ehli kibriyadan bazı şahsiyetler dini siyasi ve şahsi menfaatlerine alet ederken, o canını, evlatlarını ve varını yoğunu Rahman’a adadı.
Bir elinde mazlumların duaları, diğer elinde direnişin bayrağı vardı.
Dünyayı gül bahçesine çevirmeye çalışan yiğit bir insandı.
Gece gündüz demeden çalıştın.
Çadır çadır dolaştın, sımsıcak sevgilerle kucak dolusu merhamet dağıttın etrafına.
Sıcak çorbalar sundun, aş oldun yavrulara.
Yetimlerin başını okşarken ellerin, adeta bir rahmet bulutu gibiydi.
Kardeş oldun, baba oldun mazlumlara.
Yar oldun, yoldaş oldun.
Can oldun, kan oldun mazlumlara.
Sesi Gazze’nin dar sokaklarında yankılanırdı; adaletin, vicdanın ve direnişin sesi.
O yalnızca bir insan değil, bir medeniyetin, bir davanın temsilcisiydi.
Küçücük ellerini avucunda tutan yetimler, kalplerindeki boşluğu onun sevgisiyle doldururdu.
Onun yaktığı ışık, yalnızca Gazze’nin değil, tüm ümmetin yolunu aydınlatıyordu.
Her adımında iman, her sözünde hikmet vardı.
O, mazlumların sesi, yetimlerin hamisi, direnişin sarsılmaz kalbiydi.
Dünya onunla daha anlamlıydı; kaybı ise gökyüzünde bir yıldızın sönmesi gibiydi.
Seni sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz, Khaled Dede.
Sen bizim sadece geçmişimiz değil, aynı zamanda geleceğimizsin.
Senin öğrettiklerinle, dünyaya umut ve adalet tohumları ekmeye devam edeceğiz.
Güzel ve dokunaklı olmuş.Basarilarinin devamını dilerim.