Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Gazze'de kadın olmak...
Tarifsiz bir mücadele, direniş, sebat ve aynı zamanda derin acı, sessiz çığlık...
Sadece 7 Ekim tarihinden itibaren değil, daha yıllar öncesine dayanan bitmek bilmeyen zulmün, çaresizliğin, baskıların eşiğinde hayatını idame ettirmek, dimdik ayakta durabilmek...
Gazze'deki kadınların bu insafsız kıyıma karşı çaresizliklerini tarif etmek o kadar ağır ki! "Ölümü temenni edecek durumda olmak!" Sizce bu hali hangi kelime tarif edebilir? Kalemin acizliği, kelimelerin kifayetsizliği bu sessiz feryat karşısında nâkıs kalır. Şairin dediği gibi "Kalmışım ara yerde, tozdayım dumandayım kirli bir mekandayım, iğrenç bir zamandayım!" Öyle bir zamandan geçiyoruz ki insanlığımızdan etimizle kemiğimizle iğrenir hale geldik. İnsanlığımızdan bir kez daha utanır olduk. "Gazze'deki kadınlar, barış için dua ettiklerini ancak barış olmayacaksa da uykularında kollarında çocuklarıyla birlikte hızlıca ölmek için dua ettiklerini anlatıyorlar. Dünyanın herhangi bir yerinde bir annenin bu şekilde dua etmek zorunda kalması hepimizi utandırmalı!" (BM Kadın Birimi İcra Direktörü Sima Bahous) Bu çaresiz haykırışlar 21. yüzyılda bütün insanlığı utandırmalı!
Bunca katliama rağmen hala kınama üstüne kınama yayınlayıp, kınamadan öteye geçemeyen aciz İslam liderlerinin, duyarsız Müslümanların yüzüne tokat gibi çarpmalı! Bir taraftan kadın hakları, özgürlük, eşitlik nutukları atan feminist tayfanın söz konusu Gazze'deki Müslüman kadınlar olunca ikiyüzlülüğünü, habis çıkarcı emellerini ortaya dökmeli! Tüm dünyanın gözleri önünde pervasızca, ahlaksızca, savaş hukuku ayaklar altına alınarak cinayetler işleniyor.
Gazze'deki kadın ölüm verileri bütün dehşeti gözler önüne seriyor:
Filistin İnsan Hakları Merkezi'nin açıklamalarına göre 7 Ekim 2023'ten itibaren 12.402 kadın öldürüldü. (Bunlardan sadece 308'i 18 Mart 2025 sonrası gerçekleşmiştir.) 23.000'den fazla kadın yaralı, 2100'den fazlası kayıp olduğu bildirildi. BM özel raportörü Reem Alsalem'in İsrail'in özellikle hamile kadınları hedef aldığının ısrarla üzerinde durduğu belirtildi. Ayrıca bunlardan 14.323'ten fazla kadın eşini kaybetmiş, 39.384 çocuğun ebeveyn kaybı rapor edilmiştir. Gazze'de öldürülenlerin %60'ından fazlasının kadın ve çocuklardan oluştuğu sıkça vurgulanıyor. Bu rakamlardan yola çıkarak, Gazze'de her saat iki kadın, her gün 50 kadının öldürüldüğü gözler önüne seriliyor. Ne dehşet bir tablo! İçler acısı halimizin dışa yansıyan acı tezahürü. Tabii bu rakamlara enkaz altında kalanlar, bildirilmeyen vakalar dahil değil. Elbetteki reeldeki kayıp bu verilerin katbekat üstündedir.
Yine Gazze'de çatışma koşulları altında sağlıksız şartlarda 100.000'den fazla kadın riskli doğum yapmak zorunda kaldı. Şu an ne yazık ki 68 binden fazla emziren anne sağlık ve beslenme krizleriyle mücadele ederek hayatını devam ettiriyor.
Peki bu raporlar yayımlanırken sözümona bu feminist kurumlar ne yapıyordu? Batı'da ana akım feminist hareketlerinin sessizliği, kendi içlerinde ciddi bir şekilde eleştirildi. Gazze'deki kadınlara karşı olan bu tutumları feminizmin evrensel bir dayanışma hareketi olmadığına dair ciddi tartışmalara yol açıp, turnusol testi olarak görüldü. Kendi içinde eleştirilen bir pozisyon aldı.
"Haaretz: 28 Nisan 2025'te yayımlanan bir yazıda, Gazze'deki kadınların ekmek, su, sabun ve hijyen ürünleri gibi temel ihtiyaçlar için yalvardığını, ancak küresel feminizmin bu 'kanlı zemine' bakmayı reddettiğini ifade etti. Feminizmin, Gazze'deki kadınların hayatta kalma mücadelesini görmezden gelerek yalnızca 'ilkler' (örneğin, ilk kadın lider) peşinde koştuğunu eleştirdi."
"Middle East Eye: 22 Şubat 2024'te, Batılı feministlerin İran'daki Mahsa Amini olayına verdiği güçlü desteği Gazze için göstermediğini eleştirdi. Gazze'de kadınların hastane bakımı olmadan doğum yaptığını, sezaryenlerin anestezi olmadan gerçekleştiğini ve yenidoğan ölümlerinin arttığını vurguladı. Bu sessizliğin, Batı feminizminin 'tribal' ve seçici doğasını gösterdiğini belirtti."
Gazze'de Kadınların Eğitim Durumu: Savaştan etkilenen bir diğer alan ise eğitim kurumları oldu. Filistin Eğitim Bakanlığı (Ekim 2023) Gazze'deki okulların bir diğer duyuruya kadar kapatıldığını açıkladı. UNRWA raporlarına göre Nisan 2025 itibarıyla Gazze'deki okulların %85'i hasar gördü veya yıkıldı. Gazze'de bulunan 12 üniversite tamamen yıkıldı. Tabii bu kadınların eğitim hayatını da ciddi oranda etkiledi.
UNESCO verilerine göre 2020 itibarıyla Filistin'de yetişkin kadın okuryazarlık oranı %95,4, bu oran erkeklerde %98,4 olup hemen hemen birbirine eşittir. Genç kadınlar (15-24 yaş) arasında okuryazarlık oranı %99'dur. Bu veriler savaşa rağmen kadınların eğitime erişmede güçlü bir konumda olduğunu gösteriyor.
2019-2020 Akademik yılında Filistin'deki üniversitelerde kadın öğrencilerin oranı yaklaşık %57 (PCBS) idi. Kadınlar, yükseköğrenimde erkeklerden daha fazla temsil ediliyordu. Savaşın gölgesinde devam ettirdikleri eğitim süreçleri ne yazık ki son yıllarda daha da şiddetlenen baskılar, ambargolar, eğitim kurumlarının hedef alınması, kadınların eğitim durumunu dramatik olarak kötüleştirdi. Eğitimi tamamen çökertti. Ancak umudunu yitirmeyen binlerce kadın hala molozlar altında savaşın çetin koşullarında eğitimlerine devam ediyor.
Gazzeli bir kadının hayat mücadelesini empatiyle anlamaya çalışmak, hem onun direncine, mücadele ruhuna hayran kalmayı hem de karşılaştığı insanlık dışı vahşete karşı yürekleri burkar. Bir an için sadece gözümüzü kapayalım ve kendimizi Gazze'de bir kadın veya genç bir kız olarak hayal edelim. Sabah uyanıyorsun, tabii eğer uyuyabildiysen, etrafında beton molozları içinde yırtık bir çadırdasın. Huzur dolu yuvan, hayallerin, anıların yok. Yerde serili ince bir battaniye, elektrik yok. Hava, toz ve barut kokuyor. Gökyüzünde her an bir drone vızıltısı ya da bir patlama sesi duyabilirsin. Kalbin korku ve kaygı içerisinde. En ufak bir seste kalbin hızlıca atıyor çünkü duyduğun her ses bir sonraki kaybın habercisi olabilir. Sen bir annesin, belki bir ablasın, belki de eşini kaybetmiş çocuklarına tek başına yetmeye çalışan bir kadın. Kucağındaki yavruna bakıyorsun, günlerdir aç, susuz ve korku içinde. Onu teselli etmek istiyorsun ama kelimeler boğazına düğümleniyor. İçinde sessiz bir çığlık, acı bir sızı ile tek sığınağın olan Rabbine teslim oluyorsun. Her patlama sesinde çocuklarını kucaklıyorsun. Onların titreyen bedenlerini sakinleştirmeye çalışıyorsun. Ama sen de korkuyorsun; sevdiklerin, annen, baban, kardeşlerin belki de az önceki patlamada şehit oldu. Bedenlerine ulaşmak mı, yas tutmak mı(!) Yas tutacak vaktin yok çünkü hayatta kalmak zorundasın... Yine de ümidini yitirmiyorsun çünkü sen sadece bir mağdur değilsin! Direnişçisin! Ablukaya, bombaya, açlığa rağmen insanlığını koruyansın ama yalnız hissediyorsun. Dünyanın sessizliği kulaklarını sağır ediyor. İslam liderleri seni duymuyor. Oysaki "Vâ Mutasımâh!" diye Bizans topraklarında esir düşen Müslüman bir kadının iffetine halel geldiğinde, Müslüman kadının feryadına İslam orduları harekete geçerken, Müslümanlar olarak izzetimiz öyle yerle yeksan olmuş ki Müslüman kadınların iffeti çiğnenirken ümmetin erkekleri cuma çıkışı dualara sıkıştırıyor "Rabbim sen onların iffetini koru!" diye. Ne acı izzetin rezilliğe alçalışı...
Gazze'de kadın olmak, insan olmanın en kırılgan ve en güçlü halini aynı anda yaşamaktır aslında...
Gazze'deki kadınların hikayesi sadece bir trajedi değil, aynı zamanda dünyadaki tüm birleşmiş şer odaklarına karşı Müslüman bir kadının direniş ve teslimiyet ruhunu dimdik ayakta tutmasıdır! Tüm korkak ve sessizlere rağmen... Sessiz kalmamak ve onların sesini her yerde haykırmak temennisiyle hepinizi Allah'a emanet ediyorum. Vesselam...