Rahmet ve arınma mevsimini vedalarla uğurladığımız şu demlerde, hepimizi içten içe bir burukluk ve hüzün kaplıyor. Sevinçle karşıladığımız Ramazan ayını elvedalarla uğurluyoruz. Elbette ki herkesin hüznü kendi halet-i ruhiyesine göre değişiyor. Kimisi daha fazla idrak edemediği için, kimisi asıl manadan uzaklaşıp boş gündemlerle iştigal ettiği için, kimisi "Ya bu son Ramzanım, son fırsatımsa?" diye hayıflanarak... Elbette ki bu hüzünlenenlerin arasında; Ramazanın ruhunu iliklerine kadar hisseden, manaviyatını tazeleyen, hayatını Ramazanla düzene koyan kimseler de var.
Şimdi tam da o ruhu yakalayabilmişken, herşeyin daha da çirkefleştiği şu asırda Ramazanla nefes almışken , yitirdiğimiz benliğimizi bulmuşken, Ramazanın bitimiyle eski karanlıklarımıza gerisin geriye dönmek... Rahmet mevsiminde dizginlenen, prangalara vurulan nefis ve şeytanın bağını çözmek ve gafletle geçen hayata sadece üç aylar molası verip, kaldığı yerden devam etmek(!) akıl kârı mıdır?
Daha bu af ve mağfiret mevsiminden önce Rabbimizden yalvar yakar ona layıkıyla kul olacağımıza dair, bize fırsat vermesini istedikten sonra Rabbimiz ikram olarak bize üç ayları sundu. Tam da o fırsatı yakaladıktan sonra, arındıktan sonra eski rutinlerimize, monoton geçen hayatımıza geri dönmek elbette ki akıllara ziyan bir durumdur.
Nitekim âyette de Rabbimizin buyurduğu gibi:
"De ki: Kara ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? " Bundan bizi kurtarırsan şükredenlerden olacağız" diye O'na gizli gizli yalvarır yakarırsınız. De ki:"Allah sizi ondan ve her sıkıntıdan kurtarır, sonra da O'na ortak koşarsınız. "(En'âm / 63-64)
Âyette geçen 'kara ve denizin karanlığı' ifadesi çok geniştir. Zira karanlığın gerçekleşmesi için illada gecenin çökmesi şart değildir. İnsanın içinde bulunduğu karanlıklar bir hayli fazladır. Mesela; yolu yitirmek bir karanlıktır. Gaflette olmak, Allah'tan uzaklaşmak bir karanlıktır. Sınandığımız imtihanlar ve musibetler ,içinde bulunduğumuz karanlıklardır. Peki bizler ne yaptık ? Ayette buyrulduğu gibi içinde bulunduğumuz karanlıklardan necat için yalvarıp yakardık, ardından şükreden bir kul olacağımızın da sözünü vererek...Rabbimiz de arınmamız için, karanlıktan nura çıkmamız için bu ayları bizlere fırsat olarak sundu. Rabbimiz zulumattan bizi çekip aldıktan sonra tamda arınmışken dupduru olmuşken, eskiye gerisin geriye dönmek?
Ramazanın riyazat programıyla behimi duygulara set çekip, nefislerimizi terbiye ettik. Manevi buhranlarımıza çareler aradık. Az da olsa maddeden sıyrılıp mananın hazzına vardık. Şimdi tam da bu hazzın tadına varmışken, düzeni, nizamı oturtmuşken, Ramazan'ın akabinde düzeni bozmak, ibadetlere karşı lâkayıt tavırlar sergilemek, işin özüne, manasına ne derece uygundur. Zira karanlıklar içinde medet diye çırpınırken, sahil-i selamete ulaşmamızla bile isteye gaflete dalmak , kulun Rabbinin ikramına karşı nankörlüğüdür.
Hâsılı tam zirveyi görmüşken, ayağımızın kaymasıyla kendimizi tekrardan aşağıda (ilk yalvardığımız karanlıkta) görmek istemiyorsak, Ramazanda edindiğimiz alışkanlıkları hız kesmeden devam ettirmeliyiz. Artıramıyorsakta olduğu gibi muhafaza edelim. Zira amellerin en hayırlısı az da olsa devamlı olanıdır. Kemiyete takılıp keyfiyeti askıda bırakmayalım. Bir dahaki Ramazan'a kadar istikametimizi şaşmadan istikrarımızı koruyalım.
Namaz, oruç, Kur'an okuma, nafile ibadetler, sadakalar bunlar sadece Ramazana has ibadetler değildir. Ramazanın akabinde şevval ayında ve diğer aylarda da Kur'an okumalarımıza, nafile oruç ,sadaka ve infaklara, cami ve cemaatle namaza aynı hassasiyeti göstermeye devam edelim. Elbetteki şeytan ve nefsin tamamıyla özgürleştiği diğer aylarda aynı azmi göstermek zor olsada, şeytan ve nefsin dürtülerine karşı Rabbim kendisine sığınıp ondan yardım dilememizi söylüyor.
Rabbim Ramazanın ruhuyla diğer aylarımızı diriltsin. Kalbimizi, zihnimizi, yaşantımızı o ruhla dipdiri kılsın ve Ramazanın akabinde eski yaşantısına gerisin geriye dönenlerden eylemesin.(Amin)
Bu temenni ve dualarla Hepimizin Bayramı Mübarek Olsun. Vesselam
Yüreğine sağlık