Bir yerde zulüm, işkence, katliam, soykırım olduğunda Müslümanlar neden sessiz?
Savaş ahlakı ve hukuku çiğnendiğinde neden dünyada ses seda yok.
İnsan hakları neden ayaklar altında?
Merhamet, erdemlilik, birlikte yaşam neden ve niçin bitme noktasında?
Halbuki dünya devletlerinin hepsi, genellikle de batılı devletleri yönetenler, insan haklarından sürekli dem vurur.
Bebek hakları, çocuk hakları, kadın hakları, demokrasi, insanca yaşam gibi söylemleri ağızlarından eksik etmiyorlar.
Zulüm kimden gelirse gelsin karşı durmak gerekmiyor mu?
Yıllardır Filistin halkı zulüm altında, gelinen noktada ise vahşi bir soykırımla karşı karşıya.
Çoluk çocuk, genç,yaşlı,bebek,kadın, ihtiyar topyekün ahlaksızca ve vahşice katlediliyor. Hem de bütün bir dünyanın gözleri önünde ve de müslümanların burunlarının dibinde.
Katliam ve soykırım tarihte yerini alacak.
Ama sessizliğimiz ve suskunluğumuz da tarihte ve alınlarımızda kara bir leke olarak yerini alacaktır.
Dünya insanlığa, iyi insanlara emanettir.
Bu emanete sahip çıkmak gerekiyor. Maalesef hiç kimse sahip çıkmıyor veyahut çıkamıyor.
İyi insanlar, iyi düşünceler bir bir tükeniyor maalesef.
Bugün aynı soykırım yahudi çocuklarına yapılsa da biz karşı duruş sergilemek zorundayız.
Mesela; bir İranlı bir başkasına, Bir Türk bir Kürd’e,bir Kürt bir Türk’e veyahut Araplar Çin’lilere, Afganlılara, ya da gücü yetenlerin güçsüzlere zulmetmesine karşı durmalı ve durdurmaya çalışmalıyız.
Bu temel ilkelerimiz arasında yer almalıdır.
Zulme karşı mazlumdan yana aynı tepkiyi vermemiz lazım.
Fark etmez, kimden gelirse gelsin zulme ve vahşete karşı durmak iyi insanların görevidir.
İnsanlığın elleri, kolları bağlanmış adeta.
Yürekleri tarumar edilmiş, vicdanlar dumura uğratılmış, beyinler işgal altında adeta.
Ne akıl ne duygu kalmış.
Tamamen çıkar odaklı bir bakış açısı kalmış ellerimizde.
Git gide dünya toplumları farklı bir yaşam biçimine eviriliyor ve bu yaşam biçimi sanırım felaketleri de beraberinde getirecektir. Aslında yaşadıklarımız felaketin bir parçası değil mi?
Çocuk bedenleri paramparça ediliyor, bebekler kimyasal silahlarla cayır cayır yakılıyor, hiç kimsenin umurunda değil.
Korkaklık içlerimize sinmiş.
Hastalık bünyemizi kuşatmış durumda.
Kimse bir şey yapamıyor veyahut yapmıyor.
Cesaret ve kendi öz kökleri üzerinde ayağa kalkma yerini esarete bırakmış.
Yıllar yılı hep midelerimizi doldurmuş, yemiş içmiş ve tüketmişiz. Şehevi arzuların esiri olmuş yan gelip yatmışız.
Üretim adına, ilim ve bilim adına zerre miktarınca ilerleme sağlayamamışız.
Başkasının yaşam biçimi üzerine ailelerimizi dizayn, toplumu bina etmişiz.
Bugün hâlihazırda bir şey yapamama sendromunu yaşıyoruz ve kahroluyoruz.
Sebeplerine gelince; Evrensel İslami ve insanlık değerlerini, kural ve kaidelerini kimse tatbik etmiyor, her ülke kendi ulusal çıkarlarına, menfaatlerine öncelik veriyor.
Dünya nüfusunun%90’nı sekülerleşmiş durumda.
Allah’ın (Tanrının) göndermiş olduğu vahiyden, emirlerden sapmalar, kopmalar mevcut.
İstikametten sapma, yoldan çıkma, haktan, hukuktan, adaletten ayrılma var.
Çoğunluğu elinde bulunduranlar sapınca, istikametten ayrılınca dünyasal rekabet, dünyasal kaos kaçınılmaz oluyor.
Haliyle, halihazırda yahudiliğin yaşam biçimi, felsefesi hayatımızda, evimizin içinde, hayatımızın bir parçası oluveriyor.
Böyle olunca da bir şey yapma lüksümüz istesek de olmuyor.
Eline diline sağlık kardeşim.
Yüreğine kalemine sağlık azizim Ufak bir tespitte ben yapayım müsaadenle Hayatımızdan Kuranmı çıkarılsa daha çok üzülürüz elimizden telefonumuzu bileğisayarımızı alsalarmı daha çok üzülürüz. Tabiikide telefon ve bilgisayarımızı alırlarsa çok üzülürüz Kuran zaten hayatımızda yokki niye üzülelim! Eğitim sistemimizde yok Siyasetimizde yok, Hukukumuzda yok Ailede yok nerde var sadece mübarek gecelerde var. Rabbim bizlere basiret versin inşaallah
Kalemine sağlık