İktisat-insan ilişkisini madde ve manadan bağımsız anlamak mümkün değildir. Maddenin insana bakan boyutuyla iktisat, merkezi noktayı oluşturur. Mana ise, insanda var olan dahili tahayyülün tecsimde müşahede edilenin beş duyu ile alenen hissedilmesini kast ediyorum.
İktisat, biri madde biri de ruhi yönü bulunan çift yönlü mali güçtür. İçinde toplumsal dayanışma ve yardımlaşmayı ilkesel olarak barındırır. Bunlardan biri feraiz diğeri de tahsiniyatı barındırmaktadır. Bu konuda başarılar batıda, teknofestler ve fuarlarla topluma aşılanan dev adımları gerçekleştirmektedir. Ancak bu başarı insan-ilah ve insan-insan ilişkisi bakımından ketum, içi boş bir maddi başarıdan öteye geçemeyen ruhsuz bir temvil biçimidir.
Ekonomik kalkınma inanç ve manevi bir idealden bağımsız olursa o ekonomik başarı ruhsuz ve hormonlu büyüyen bir beden gibidir. Çünkü ideal bir toplumun ruhi yapısının sevgi temelinde bir besine olan ihtiyacı, bir canlının oksijene olan ihtiyacı kadar önem arz etmektedir. Bu ruhun iki bedeni bulunmaktadır: Biri ferdi, ikincisi toplumun ortak gücü olan sistemsel yönetim bedeni.
Bu bağlamda batı ve doğu küresel ekonomik güçlerinin hem bireysel hem de toplumsal bedeni ruhsuzdur. İslam aleminin de bu bağlamda bireysel bedeni olsa da sistemsel ruhu bedensizdir.
Batı ve doğu küresel güçler, Müslüman toplulukların sistemsel bedenini yok ettikleri gibi, bireysel bedenini de bir hayli yıpratmış durumda. Bütün bunlara rağmen, Müslümanların bu toplumsal bedenin azaları olan ulema ve meşayihlerin ilmi ve irfani sivil yapıları, varlık bazında ruhlarıyla beraber kendi azalarını da muhafaza edebilmiş durumdadır.
Eğer küresel güçlerin baskısından İslami topluluklar kurtulurlarsa bedenin azaları ve ruhu hazır halde beklemektedir. Mali yardımlaşma ve dayanışmalar yangın ve deprem gibi toplu afetlerde varlığı ve yokluğu gün yüzüne hemen çıkıverir. Maraş depreminde devlet erkanından önce Müslüman topluluklar yolları tıkayacak kadar anında yardıma koştular. Onları deprem ve yangınları söndürmede ve yangın mağdurlarının yaralarını sarmak için seferber eden en etkin güç, taşıdıkları iktisadi ruhlarıdır. İşte ABD’nin büyümüş ekonomik bedeni, bu tür bir ruhtan mahrumdur.
Bu manada, yazımıza konu edindiğimiz iki yangın çapraz iki olumlu ve olumsuzu bir ayna gibi göstermektedir. Bu ayna, bize insani değerler sistemine sadece teknoloji üretmekle değil, bu teknolojiyi hangi niyetle ve niçin kullanıldığına bakmamızı gerektirir.
ABD’deki yangının çapının genişliğine rağmen ölü sayısının azlığı ile toplumsal bedeninin güçlü olduğunu gösterirken, yardıma hiç kimsenin gelmeyişi ise ruhsuz olduğunu da bir daha göstermiştir. Bolu’daki yangının çapsal boyutunun azlığına rağmen ölü sayısının fazla olmasıyla toplumsal bedenin felç olduğunu, ama buna rağmen yardımlaşma farkıyla ruhi açıdan dipdiri olduğunu göstermiştir. Bunları ayrı ayrı değerlendirerek, birini diğerine karıştırmamalıyız. Bu iki yangının mukayesesiyle birisinde bedene rağmen ruhsuz bir iktisadi güç, diğerinde ise sistemsel bedenin yokluğuna rağmen dipdiri bir ruha sahip iki farklı iktisadi ciheti gösterdiği kanaatindeyim.
Müslüman toplulukların batının sistemsel baskısından azad olmadan, siyasi ve iktisadi beden gücüne ve dolayısıyla hedefine tam manada ulaşmaları çok zor olur.
Hulasa, Müslümanların iktisadi açıdan kendi akidesine dayalı bir toplumsal bedene ulaşmaları gerekir. Toplumsal beden gücü olmadan sadece ruhuyla dayanışma ve yardımlaşma ameliyesini kamil manada yerine getirmesi çok zor olur. Batının güçlü bedeni ruhsuz, İslam aleminin güçlü ruhu bedensizdir.