Surede üç temel esas yer almaktadır. Bunlar; İbadet, güven ve ta’am. Bunların mefhumu muhalifi; Şirk, korku ve açlıktır. İktisadın toplumun siyasal güven ile olan alakası, Kur’an’ın üzerinde durduğu genel bir hadisedir. Bu manada, vahyin iniş safhalarının tamamında infakın bulunması Kur’an’ın/vahyin konuya olan bakış biçimini bize göstermiştir. Bu surede önemli olan husus, toplumun güvenliği ve açlığının giderilmesinin öncesinde ibadetin yer almasıdır. Öyle ki, Beytullah’tan başka hiçbir yere nasip olmayan bir özel durum beyan edilmektedir. Bu da Beytullah’ın, ibadet niyetiyle yapılan ziyareti, Mekkelilerin toplumsal güven ve geçiminin sağlanma sebebini kılmasıdır.
Burada bir kaç husus dikkatimizi çekmektedir.
a)Hz. İbrahim zamanından beri, Mekke harem bölge kabul edilerek saygın bir şehir olarak Yüce Allah tarafından bildirilmesi.
b)Başka hiç bir yerde yapılan ibadetin bir güven ve iktisadi gelire sebep olması vaki değildir.
c)Yapılan ibadetin Kâbe’nin etrafında bütün ümmetin tavafı farz olduğu için, oraya iktisadi bir gelir akışı haline gelmesi doğal bir hal almıştır.
d)Bütün Müslümanların ortak ibadet noktası olduğu için oranın her şart ve halde güvende olması gerekiyor. Bu alenen sağlanmazsa oranın yönetimi el değiştirir.
c)Oradaki korku ve açlıktan emin olmanın, o toplumun ibadetlerini Beytullah’ın Rabbine tahsis etme şartına bağlı olduğunu Kureyş suresinin çağrıştırıyor olması.
Yüce Allah’ın burada bir şeye daha dikkatimizi çektiği kanaatindeyim. Rabbimizin Kureyş kabilesine özel atıfta bulunması! Bu Kur’an da alışıla gelen bir konu değildir. Bu kabileye olan rızkı ve güveni sağlamayı askeri ve stratejik halin dışında ibadetle sağladığını onlara hatırlatıyor olmasını çok manidar görüyorum. Ve en önemli husus da bu kabilenin geçmişte olduğu gibi, günümüzde de Yüce Allah dışında cahili sistemlere ibadet etme ihtimaline atıfta bulunuyor olmasıdır!
Buradaki güvenliğin, toplumun kendi askeri veya stratejik hamleleri dışında tutulduğu da çok dikkat çekicidir! Güveni, toplumsal güven ve iktisadi akışı sistemsel ibadete bağlaması muhteşem bir durumdur. Bunun için ibadetlerini “Fel- ya’budu rabbe hazel beyt” diye ibadeti sadece Beyt’in Rabbine bağlaması, o toplumu bunun için açlık ve korkudan koruduğunu buyuruyor. Yüce Allah burada her kula olan nimeti üzerinden minnet ettiği gibi, Kureyş kabilesine de Kâbe’nin özel durumundan dolayı bir daha onlara özelden minnet ediyor.
Bu manada tasavvur ettiğimizde o toplumun Yüce Allah’a kulluğu bırakıp Batı ve batıla kulluk etmeye başlamasıyla yakında aç ve korku içinde kalacağı haberini verdiği kanaatindeyim.
Kâbetullah, tarih içinde istila ve ilhaka uğramış olsa da küfrün orasını hakimiyeti altına alıp ibadetten mahrum edememiş ve oraya başkalarının gelişine kimse mani olamamıştır. Demem o ki, Suud hanedanı Yüce Allah ve O’nun ihlaslı kullarını bırakıp izzeti ABD ve AB’de aradığı için korku ve açlıkla karşı karşıya kalacaktır. Çok yakın bir zamanda inşaallah, Beytullah Yüce Rahman’ın has kullarının eline geçecektir. Onların güveni ve iktisadı, Yüce Allah’a olan kulluk ile mümkündür. Bugün itibariyle Batıya hizmet ettikleri için Yüce Allah’ın onlar üzerindeki iktisadi gelirlerini ve toplumsal güvenini yok edeceği kanaatindeyim. Kureyş suresine dikkatle bakan bir Müslümanın bunu rahatlıkla görebileceği kanaatindeyim. Rabbim onları korku ve açlığa mahkum eylesin.