Bundan tam 36 yıl önce Saddam’ın talimatıyla Kürtlerin yaşadığı Halepçe kentine kimyasal saldırı düzenlendi.
Saddam'ın talimatı üzerine "Kimyasal Ali" olarak tanınan kuzeni Ali Hasan el-Mecid'in komutasında 16 Mart 1988'de İran sınırına yakın bir mesafede yer alan Halepçe'ye hardal ve sarin gazlarının bulunduğu bombalarla saldırı düzenlendi. Saldırıda kullanılan kimyasal gaz elma kokusunu andırıyordu. Ölümün kokusu elma tadında olur mu?
Katliamı, Baasçı Saddam, İran-Irak savaşında Halepçe’yi düşmana destek vermekle suçlayarak yapmıştı.
Halepçe saldırısı, Saddam Hüseyin'in İran-Irak Savaşı sırasında Kürtlere karşı başlattığı Enfal Hareketi'nin son aşaması olarak gerçekleşti. Bu saldırı o güne kadar devam eden vahşetin son ve büyük halkasıydı.
Saldırı, Halepçe'nin merkezi ve yakınındaki yerleşimlere yapıldı. Halepçe halkı yaşanacak olanlardan habersiz kendi günlük hayatlarını sürdürüyordu. Saldırıdan sonra etrafa bir koku yayılmıştı. Kokunun neden kaynaklandığından habersiz olan 5 bin Halepçe’li Kürt ya evlerinin önünde veya kaçmaya çalışırken araçları içinde, yollarda ve caddelerde birbiri üzerine yığılarak şehit olmuştu. Bu saldırıda 7 binden fazla kişi de yaralanmıştır. Bazıları ise ömür boyu bunun acısını çekecek şekilde sakat kalmıştır.
Geride kalanlar yeni bir saldırı ihtimaline karşı araçlarla veya yaya olarak İran ve Türkiye sınırına doğru kaçmaya başladılar.
Halepçe katliamını hatırladığımız şu günlerde maalesef ümmetin bir başka coğrafyası, bir başka mazlum halkı acımasız bir katliam ve soykırımı yaşıyor. Her ne kadar o gün sahnede Saddam, kurbanlarda Kürt olsa da ona bu silahları veren güç ile bugün kadın, çocuk, yaşlı, genç gözetmeksizin Filistin’de yaşanan katliamın arkasında olan güç de aynıdır. O gün nasıl ki Arap birliği Saddam’a onay verdiyse bugün de Filistin’e sahip çıkmayarak yaşanan katliama onay vermektedir.
Dolaysıyla coğrafyamızda özellikle de Ortadoğu’da batının eyalet valisi gibi hareket eden valiler olduğu müddetçe coğrafyamızda kan gözyaşı durmayacaktır.
Zulme ve şirke daha küçük yaşında başkaldıran İbrahim Aleyhisselam’ın mübarek ayaklarının izlerini taşıyan ve nice peygambere ev sahipliği yapan Filistin, Urfa ve Mekke’yi içine alan havzada yaşanan acılar dindirilmelidir.
Bir kişinin tek başına Urfa’dan Kudüs’e, oradan da Kâbe’yi rahat ziyaret edebileceği günlere ulaşmak temennisiyle hayırlı ramazanlar diliyorum...