7 Ekim dünya tarihi açısında bir kırılma noktasıdır. Tarihte bazı olaylar vardır ki, küçük ölçekli başlar sonrasında tarihte büyük kırılmalara neden olur, tarihin seyrini değiştirir. 7 Ekim saldırısı ve sonrasındaki Gazze soykırımı bunlardan birisidir. Gazze katliamının küresel ölçekte bu kadar tepki verilmesinin sebepleri nelerdir, bunlara kısaca değinmek istiyorum.
Küresel emperyalizminin iki komuta merkezi vardır, ABD ve Batı dünyası. Son üç asırdır dünyayı bu merkezler yönetiyor. Önceleri Katolik geleneğe sahip batı dünyası, sanayileşme ile beraber hızla yaygınlaşan üretim ve sermaye birikimi, yeni bir sınıfın ortaya çıkarmışı ile sonuçlanmıştır: BURJUVA. Katolik gelenek yeni üretim ve tüketim sürecini taşımaya elverişli olarak görülmeyince,yeni bir mezhep olan PROTESTAN inancı ihtiyaca binaen icat edildi ve hızla tüm Avrupa’ya oradan da ABD’ye yayıldı. PROSTAN inancının kökeni ve ilkeleri kapitalizme dayanıyordu.
Kapitalizm batı dünyasının ve ABD’nin yeni dini olmuştu. Bu sistemin ana ilkesi; dar bir zümrenin tüm sermayeyi elinde tutup rahat ve sefa içerisinde yaşarken geniş halk yığınlarının emekleri ve kaynakları ile bu elit zümreye hizmet etme üzerine kuruluydu. Kapitalist sistemde ahlaki, insani, vicdani ve manevi hiçbir kural yoktur. Tek kural sınırsız üret, tüketimi artır ve daha fazla sermaye biriktir. Birinci ve ikinci dünya savaşları bu sömürgeci devlerin paylaşım anlaşmazlıkları yüzünden çıkmış milyonlarca insan ölmüştü.
Kapitalizmimin sömürgesi altında ezilen halklar, uzun süre bir kurtarıcı ararken yine batı menşeli Marksizm’in eteklerine yapışıp bir asır boyunca kendilerine çıkış yolu aradılar. Marksizm, kapitalist sistemin, emeğin sömürüsü ile konforlu bir hayat yaratan burjuvaya karşı işçi sınıfının başkaldırısıydı. Emek Sosyalizm ve sol, uzun bir süre batı emperyalizmi ve dini olan kapitalizme ciddi bir başkaldırı aracı oldu. Kapitalist ve emperyalist batı dünyasına karşı sosyalist doğu bloku oluştu. Ezilen halklar kurtulduk diye sevinirken sosyalist cephenin çelişkileri (hayvanlar çiftliği ) onları tekrar büyük hayal kırıklığına uğrattı.
Emperyal kapitalist cephe sosyalist bloğun çökmesi ile beraber, otuz yılı aşkındır dünyanın tek hakimi olarak her ülkeyi demokratik yada totaliter yöntemlerle kendi adamlarını atayıp sistemi muhafaza etmeye çalışıyor. Sİsteme itiraz edenler darbelerle, ambargolarla yok etme sindirme yoluna gitiler.
Kapitalist sistemde, Müslüman,hiristiyan hindu, Budist olmanın hiç bir önemi yoktur, yeterki yaşamını kapitalist dinin gereğine göre icra etsin. Gittikçe yaygınlaşıp hakim olan Kapitalist ahlak; Hristiyan, Müslüman Yahudi, ateist fark etmeksizin günlük yaşamlarında, hepsini aynı düşünce ve davranış kalıbına sokmayı başarmıştı.
Batı stratejik aklı, sosyalizmin alternatif olma durumunun ortadan kalkması ile beraber, kendisi için rakip olarak Hinduizm, Budizm gibi inançları rakip olarak görmedi. 90 lı yıllarda kendisi için tek rakip olarak İslam’ı görmüş ve NATO’nun yeni düşman konsepti olarak İslam’ı seçmiştir. Oluşturulan bu konsepte İslam ile savaşmak yerine İslam’ın kendisi için alternatif olacak tüm kollarını budayarak onun alternatif olacak değerlerini yozlaştırma stratejisini usta bir şekilde yürütmeye koyuldu. Bazı cemaat, tarikat ve partilerin inandıkları ile yaşadıklarının bu kadar tezat olmasını, son dönemde türeyen kapitalist ve Yahudi ahlakına sahip, pragmatist ve iki yüzlü Müslüman pratiği bu hedefin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor aslında.
Biraz Hızlı gidelim, dünyanın tek kutuplu olduğu, tüm insanların kapitalist sistemin tüketim müridi olarak robotlaştığı bir süreçte 7 Ekim bize iki şey gösterdi:
Birincisi; 7 Ekim, gelişmiş, modernleşmiş, tekamüle ermiş kabul edilen batı ve değerlerinin tamamen illüzyondan ibaret olduğunu gösterdi. Tüm makyajları tel tel dökülmeye başladı. İnsani değer olarak uzun süre savundukları tüm ilkelerini gömdüler. Onları bu kadar telaşa sürükleyen neydi ?
Tüm liderlerin Tel Aviv’e koşturan, uçak gemilerini, denizaltılarını orta doğuya yığmayı gerektirecek ne gibi bir tehlike oluştu. Latin Amerika’nın tüm liderlerinin İslam ülkelerinin sessizliğine karşın İsrail ile ilişkilerini kesmeleri ve elçilerini çekmeleri neyin işaretiydi. Güney Afrika’nın İsrail’e sert tepki göstermesi, ilişkilerini kesmesi neyi işaret ediyor.
Bu duruma bakınca ,Dünyada yeni bir fay hattının oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu fay; “7 Ekim fay hattı” olarak tarihe geçecek.
Yarım asır önce, Fukuyama; medeniyetler savaşında fay hatlarını belirleyen etkenin kültürel kimlikler olacağını söylemişti. Görünen odur ki; dünyanın tüm başkentlerinde geniş halk yığınlarının isyanının yöneldiği cephe emperyalist cephenin ta kendisidir. Boykot edilen markaların emperyalizmin taşıcı çağdaş lejyonerlerinin olması tesadüf olmadığı aşikardır.
Devam edecek….