Herhalde kulağınıza yabancı geldi bu cümle. Öyle ya, tedavülde gezen şekli “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” olanıydı.
Ama aklı başında olan hiç kimse zaten bu ırkçı safsataya inanmıyordu. Sonradan uydurulmuş ve kutsallık tozuna bulanmış bir cahiliye sloganı olarak biliyordu.
Tarih bunu teyit eden olaylarla, yani Türklerin başkalarından daha çok kendi kendileriyle olan savaşlarıyla doludur.
Fakat son yirmi beş yıldan bu yana Türkiye özgürlüğüne kavuşan Türki Cumhuriyetlerle yakın ilişkiye girmiş, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi anlamda birliktelikler oluşturmuştu, elbette biz bunları olumlu görmüşüzdür. Fakat bu birliktelikler ne kadar güven verebilir, hiç testten ve sınavdan geçmemişti.
Son gelen haberler Türkiye açısından büyük bir hayal kırıklığıdır; Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan Kıbrıs’ın Rumlara ait olduğunu, dolayısıyla Türkiye’nin orada işgalci olduğunu kabul etmiş durumdalar.
Bütün bunları Avrupa Birliğinin Orta Asya Cumhuriyetlerine yapmayı planladığı 12 milyar euro karşılığında ve bir de Siyonistlerin oralarda yürüttüğü “Dağ Yahudileri” siyaseti neticesinde yaptığı belirtiliyor.
Türkiye açısından bu bir felakettir ve kabul edilebilecek bir şey değildir.
Akdeniz’den elini eteğini çekmesi, burnumuzun dibini Yunanistan’a, Amerika’ya, İngiltere’ye ve İsrail’e bırakmak, Mavi Vatan stratejisini sıfırlamak anlamına gelmektedir.
Bütün bunları düşünecek olan devlettir. Biz yazımızın başlığına dönelim. Siz buna Azerbaycan’ın Soykırımcı terör devletiyle olan ilişkisini, ona hayat suyu veren enerji ticaretini ve bunun Türkiye üzerinden naklini de ekleyin. Yani Azerbaycan’ın muhtemel bir Türkiye-İsrail çatışmasında nerede duracağı şimdiden iyi hesap edilmelidir.
Kısacası birileri kimin kimden başka dostunun olup olmadığını bir daha düşünmelidir.
Bugün sizlere kötü bir fotoğraf sundum ama inşaallah Rabbimiz bunları tersine çevirir. Selam ve dua ile.