Yüce Allah; “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir.” (Ahzap/72)
Emanet kavramı sadece bir parayı yada eşyayı birilerine emanet etmekten ibaret değildir. Eşler birbirine emanet olduğu gibi insanın kendisi de Allah’ın bir emanetidir. Bu yönüyle kendisine zulmetmemesi, zararlı ve haram şeylerden uzaklaşması emanete riayet açısından son derece önemlidir. Bu açıdan baktığımız vakit “Emanet” çok yönlü bir kavramdır.
Esasen insana verilen en büyük emanet Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerimdir. Daha sonra Rasul-i Ekrem (s.a.v.)’in sünneti seniyesidir. Bir Müslüman bu emanetlere sımsıkı sarılıp sahip çıkarsa Allah’ın rızasına nail olup ve kurtuluşa erebilir.
İnsana sorumluluğunu hatırlatan bir ayetle devam edelim; “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Al-i imran/104)
İnsan olmak başlı başına bir meşakkat bir zorluk ve imtihandan ibarettir. Dünya gözü ile bir çok şeye şahit olan insan, nice merhalelerden geçerek olgunlaşır ve pişer. Kolay değil bu süreç. Hayat boyu ne badireler atlatır. Ne doğmak insanın elindeydi ne de ölmek. Fakat sadece insana verilen akıl nimeti sayesinde iyiyi kötüden, yanlışı doğrudan, haramı helalden ayırma fehmi verilmiş ve sorumluluk sahibi olduğu hatırlatılmıştır. Bununla yetinilmeyerek yolunu şaşırmaması ve rotadan çıkmaması için bir pusula bir rehber bir kurtuluş reçetesi verilmiş insana. Bu pusulanın adı Kur’an-ı Kerim olan bir hayat kitabı okuyan ve anlayan için.
Kolay değil tabi. Sorumluluk sahibi olmak zor iştir. Ama Müslümana yakışan sorumluluğun bilincinde olmaktır. Bir baba çalışmak zorunda olduğunun farkındadır. Çünkü O, sadece şahsından sorumlu olmayan bir aile reisidir. Baba; çocuklarını takip etmeli ve onların doğru işler yapması için gerekli ortamı sağlamalıdır. Tabii bunu yapabilmesi için de evvela kendinden başlamalıdır. Yanlış işler yapan bir baba evladından doğru işler beklemesi ne kadar isabetli olur? Bir amir emri altında çalışanlardan sorumludur, söylem ve eylemiyle de dikkatli olmak zorundadır. Görevini hakkıyla yaptıktan sonra, bu hassasiyeti çalışan memurlarından veya işçilerden de beklemelidir.
Konu ile ilgili peygamberimizin hadisi şöyledir: “Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.”
Evet! Çoban güttüğü sürüden sorumludur. Kaybolan bir koyunun hesabını çobandan sorarlar. Kaybolan ve zararla sonuçlanan yılların hesabını da soracak olan Allah’tır. Ancak sorumlu olmayan kişiler delilerdir. Ve çocuk yaşta vefat edenlerdir.
Ne diyordu şair;
“Azrail başıma geldiği zaman.
Kırılır el ayak kol yavaş yavaş.
Mevlam nasip etsin dini ile iman.
Çekilir dünyadan el yavaş yavaş.”
Ölüm gelmeden nefsi öldürmek, kötülüğü öldürmek, haramla arayı bozmak, helalle gezip tozmak, bol bol sevap biriktirmek gerekir. Aksi halde ölüm bir hüsran ve kabus haline gelecektir.
Öyle ya! “Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz kişi ise arzularına uyup bir de, Allah"tan (bağışlanma) umandır.” (Tirmizî, Sıfatü"l-kıyâme, 25)
Allah cümlemizi dünyada iken ahiretini kazanmak için çalışan güzide kullarından eylesin. (Amin!)
Selam ve dua ile…
Emanet kavramı sadece bir parayı yada eşyayı birilerine emanet etmekten ibaret değildir. Eşler birbirine emanet olduğu gibi insanın kendisi de Allah’ın bir emanetidir. Bu yönüyle kendisine zulmetmemesi, zararlı ve haram şeylerden uzaklaşması emanete riayet açısından son derece önemlidir. Bu açıdan baktığımız vakit “Emanet” çok yönlü bir kavramdır.
Esasen insana verilen en büyük emanet Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerimdir. Daha sonra Rasul-i Ekrem (s.a.v.)’in sünneti seniyesidir. Bir Müslüman bu emanetlere sımsıkı sarılıp sahip çıkarsa Allah’ın rızasına nail olup ve kurtuluşa erebilir.
İnsana sorumluluğunu hatırlatan bir ayetle devam edelim; “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Al-i imran/104)
İnsan olmak başlı başına bir meşakkat bir zorluk ve imtihandan ibarettir. Dünya gözü ile bir çok şeye şahit olan insan, nice merhalelerden geçerek olgunlaşır ve pişer. Kolay değil bu süreç. Hayat boyu ne badireler atlatır. Ne doğmak insanın elindeydi ne de ölmek. Fakat sadece insana verilen akıl nimeti sayesinde iyiyi kötüden, yanlışı doğrudan, haramı helalden ayırma fehmi verilmiş ve sorumluluk sahibi olduğu hatırlatılmıştır. Bununla yetinilmeyerek yolunu şaşırmaması ve rotadan çıkmaması için bir pusula bir rehber bir kurtuluş reçetesi verilmiş insana. Bu pusulanın adı Kur’an-ı Kerim olan bir hayat kitabı okuyan ve anlayan için.
Kolay değil tabi. Sorumluluk sahibi olmak zor iştir. Ama Müslümana yakışan sorumluluğun bilincinde olmaktır. Bir baba çalışmak zorunda olduğunun farkındadır. Çünkü O, sadece şahsından sorumlu olmayan bir aile reisidir. Baba; çocuklarını takip etmeli ve onların doğru işler yapması için gerekli ortamı sağlamalıdır. Tabii bunu yapabilmesi için de evvela kendinden başlamalıdır. Yanlış işler yapan bir baba evladından doğru işler beklemesi ne kadar isabetli olur? Bir amir emri altında çalışanlardan sorumludur, söylem ve eylemiyle de dikkatli olmak zorundadır. Görevini hakkıyla yaptıktan sonra, bu hassasiyeti çalışan memurlarından veya işçilerden de beklemelidir.
Konu ile ilgili peygamberimizin hadisi şöyledir: “Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.”
Evet! Çoban güttüğü sürüden sorumludur. Kaybolan bir koyunun hesabını çobandan sorarlar. Kaybolan ve zararla sonuçlanan yılların hesabını da soracak olan Allah’tır. Ancak sorumlu olmayan kişiler delilerdir. Ve çocuk yaşta vefat edenlerdir.
Ne diyordu şair;
“Azrail başıma geldiği zaman.
Kırılır el ayak kol yavaş yavaş.
Mevlam nasip etsin dini ile iman.
Çekilir dünyadan el yavaş yavaş.”
Ölüm gelmeden nefsi öldürmek, kötülüğü öldürmek, haramla arayı bozmak, helalle gezip tozmak, bol bol sevap biriktirmek gerekir. Aksi halde ölüm bir hüsran ve kabus haline gelecektir.
Öyle ya! “Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Âciz kişi ise arzularına uyup bir de, Allah"tan (bağışlanma) umandır.” (Tirmizî, Sıfatü"l-kıyâme, 25)
Allah cümlemizi dünyada iken ahiretini kazanmak için çalışan güzide kullarından eylesin. (Amin!)
Selam ve dua ile…