Şeyh Said ve 46 yareninin, 29 Haziran 1925'te Şark İstiklal Mahkemeleri tarafından Diyarbakır'da idam edilmelerinin 99’uncu yıldönümünde rahmet ve minnetle yad ediliyor.
Bu kapsamda Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde birçok farklı kesim tarafından basın açıklamaları yapıldı. Yapılan basın açıklamalarının içeriği Şeyh Said Efendi’ye ve davasına yüklenilen anlamı ortaya çıkardığı gibi bu açıklamayı hazırlayan ve okuyan kesimin de fikir dünyasını ele veriyor.
Bunun bir örneği Şanlıurfa’da DEM Parti İl Başkanlığı tarafından yapılan Şeyh Said için yapılan basın açıklanmasında yaşandı. Açıklamada Şeyh Said Kıyamı 'isyan' olarak vasıflandırıldı.
Yapılan açıklamasında Şeyh Said Kıyamı için resmî ideolojinin ve Kemalist statükonun bakışını yansıtan 'isyan' kelimesi kullanıldı.
Şeyh Said Kıyamına resmî ideolojiyi savunanlar tarafından küçümseme amacıyla ‘Şeyh Said İsyanı’ denildiği öteden beri bilinen bir gerçek.
Açıklamasında resmî ideolojiyi eleştiren DEM Partililerin, yine aynı metinde resmî ideolojinin Şeyh Said Hareketi için kullandığı aynı jargonu kullanarak anakronizme düşmesi, karşıt gibi görünen iki tarafında aslında fikrî anlamda birbirilerinden uzak olmadıklarını hatta biribirilerinden çok etkilendiklerini gösteriyor.
Yapılan açıklamada,
“Cumhuriyet tarihinin, asimilasyon ve Kürdü yok sayma politikalarının başlangıç noktalarından olan bu katliam bir asır geçmesine rağmen amacına ulaşamamıştır. Resmî ideolojinin bütün çarpıtma, algı çabaları ve baskı politikalarına rağmen, Kürt halkı, Şeyh Said İsyanı’nın ulusal karakterde bir isyan olduğu gerçeğini korumayı başarmıştır… Şeyh Said İsyanı’yla beraber devreye konan İstiklal Mahkemesi ve Şark Islahat Planı gibi uygulamalarla Türkiye halkları arasındaki bağ da devlet eliyle koparılmış, tekçi bir anlayışı hâkim kılma çabaları en sert şekilde yürürlüğe girmiştir. 1925 direnişinin üzerinden 99 yıl geçmesine rağmen olayın tarihsel ve toplumsal gerçekliği tüm yönleriyle açıklığa kavuşmuş değil. Şeyh Said ve arkadaşları hakkındaki idam kararları usulünce yapılan bir yargılama sonucunda verilmediği gibi cenazeleri de ailelerine teslim edilmeyerek hem haklı direnişleri ve hem de adlarının yaşatılmasının önüne geçilmek istendi.” denildi.
HABER MERKEZİ