12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen darbe, dönemin askeri yönetimi tarafından gerçekleştirilmiş olup, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik yapısını köklü bir şekilde etkilemiştir.
Bu darbe, toplumda ekonomik kriz ve sosyal gerilimlerin tırmandığı bir dönemde, askeri müdahale ile sonuçlanmıştır.
12 Eylül darbesi, Kenan Evren önderliğinde yapılmış olup, birçok siyasi liderin tutuklanmasına ve siyasi partilerin kapatılmasına yol açmıştır.
Darbe sonrası, anayasa değişiklikleri yapılmış ve yeni bir anayasa hazırlanmıştır; bu süreçte birçok temel hak ve özgürlükler kısıtlanmıştır.
Memur-Sen İl Başkanı İbrahim Coşkun, 12 Eylül Darbesinin yıl dönümü ile ilgili açıklamada bulundu.
“Tam bağımsız türkiye için darbelerle hesaplaşılmalıdır”
Coşkun, “Kanla sınanan demokrasi tarihimizin en karanlık sayfalarından biri olan 12 Eylül darbesinin üzerinden tam 44 yıl geçti, fakat etkilerini millet olarak hala hissediyoruz. Öncelikle altı çizilmesi gereken husus, darbenin Türkiye’nin bağımsızlığına ve özgürlüğüne kastetmiş olmasıdır; ülkeyi Amerikan operasyonlarına açık hale getirmiştir. 12 Eylül darbesi de tıpkı 27 Mayıs gibi, Amerika’nın çerçevesini çizdiği ve stratejisini geliştirdiği bir sürecin ifadesidir. Darbeyi yapanların sonraki itirafları ve CIA’nin Türkiye Şefi Paul Henze’nin ABD Başkanı Jimmy Carter’a gönderdiği “Bizim çocuklar başardı” mesajı, darbenin kaynağını net bir şekilde ortaya koymaktadır. 12 Eylül 1980 Cuma sabahı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in okuduğu bildiri ile Türkiye darbeye uyanırken, 11 Eylül’e kadar sıkıyönetim altında devam eden terörün birdenbire kesilmesi, sürecin bir strateji çerçevesinde yönetildiğini göstermektedir.” dedi.
“12 Eylül Darbesi ülkeyi açık hava hapishanesine çevirdi”
“Resmi verilere göre, sokaklarda anarşinin kol gezdiği iddia edilen 1968-1978 yılları arasında 2.000 kişi hayatını kaybederken, 1978-1980 yılları arasında bu sayı 3.000’i bulmuş, ancak 12 Eylül sabahı her şey bir anda durmuştur” diyen Coşkun, “ Bu sürece ilişkin Kenan Evren, “Müdahaleye karar vermeden bir yıl boyunca düşündük” derken, İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel de “Müdahaleden önce bir yıl düşündük, bir yıl önce planladık ama şartların olgunlaşmasını bekledik” diyerek, darbenin olgunlaşma sürecini itiraf etmişlerdir. Yetmişli yılların ortasında askeri hiyerarşi içinde gerçekleştirilen operasyonlarla, özellikle Kenan Evren başta olmak üzere darbeci generallerin önünün açıldığını bugün artık hepimiz biliyoruz. Emir komuta zinciri içinde gerçekleştirilen darbede Evren’le birlikte ülke yönetimine el koyan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun, ülkeyi açık hava hapishanesine çevirdiler. Darbeci ekip, kendisini Millî Güvenlik Konseyi olarak tanımladı. MGK, 7 Aralık 1983 tarihine kadar varlığını sürdürürken oluşturdukları sistem, on yıllarca Türkiye’nin kaderini şekillendirdi. Bugün unutulmaya yüz tutsa da önemli olan birkaç veriyi hatırlatmakta fayda var. Toplumun bütün kesimlerinin büyük bir baskıya maruz kaldığı 12 Eylül darbesi ile birlikte terör örgütlerinin önü açıldı.” şeklinde konuştu.
“82 Anayasası darbenin sürekliliğini sağladı”
Coşkun sözlerini şöyle sürdürdü:
“Darbe ile birlikte; 7 bin kişi hakkında idam istendi, 517 kişiye ölüm cezası verildi. Askeri Yargıtay, 124 kişinin idam cezasını onayladı ve 50 kişi idam edildi. 650 bin kişi gözaltına alındı. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 210 bin dava açıldı, 230 bin kişi sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. 171 kişi işkence sonucu öldürüldü. Her darbe, kendi rejimini oluşturarak sürekliliğini sağlar. Ülkeyi bir açık hava hapishanesine dönüştüren, işkence ve ölüm cezalarıyla milletimizi baskı altına alan 12 Eylül rejimi de 1982 Anayasası ile varlığını uzun yıllar sürdürdü. Darbe ürünü olan 82 Anayasası, milletin başında uzun yıllar ‘Demokles’in kılıcı’ gibi sallandı. 28 Şubat postmodern darbesinin ve 90’lı yıllardaki örtülü darbelerin zeminini bu anayasa oluşturdu. 2000’li yıllarda milli iradeye karşı her kalkışmanın zemini de bu darbe anayasasıdır. Buna rağmen, milletimiz darbelerle hesaplaşmasını bildi ve darbe anayasalarının getirdiği yasakları aşmayı başardı. Ancak Türkiye’yi emperyalizmin kodlarına mahkûm eden ve en son 15 Temmuz’da kendini gösteren darbe zihniyetinin tortularının tam anlamıyla temizlenmesi gerekmektedir. Büyük Memur-Sen ailesi olarak diyoruz ki, milli iradenin eksiksiz bir şekilde tecellisi ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması için 12 Eylül Anayasasından kalan hükümlerin de değiştirilmesi elzemdir.”
HABER MERKEZİ