Aksa Tufanı savaşı bizim için acılarla dolu bir savaş oldu. Direniş belki bir daha yeri doldurulamayacak büyük liderlerini, büyük komutanlarını ve deneyimli savaşçılarını kaybetti.
Şimdi elimizde Gazze’nin çekip önümüze koyduğu net bir fotoğraf var. Muhammed Dayf’ın 7 Ekim sabahı yayınladığı ses kaydında yaptığı çağrı büyük oranda karşılıksız kaldı.
Bu süre içinde ihanetlere, sessizliklere, riyakârlıklara şahit olduk. Ne soykırımın, ne Kudüs’ün ne de Mescid-i Aksa’nın bizi birleştiremediğini gördük. Yalanlar gördük, içi boş sloganlar işittik. Herkesin kendine ait bir ajandasının olduğunu, önceliklerin farklı olduğunu gördük. Herkesin içindeki ukdeler bir bir ortaya çıktı. Filistin’i savunmanın bir sınırı olduğunu gördük. Herkes hesabını bu sınıra göre yaptı. 7 Ekim’de İslam dünyasının önüne konulan ilahi fırsat, buhar olup gitti. Söylemek zor olsa da kabul etmeliyiz ki, İsrail bugün daha güçlü.
Kendini daha güvende hissediyor. Savaşın başında hissettikleri korku dağıldı. Topraklarını genişletti. Şam sınırlarına kadar güvenle ilerleyebildi. Şimdi Hebron Dağı’ndan hem Şam’ı hem de Beyrut’u hem de kendi işgal ettiği topraklarda kendine yönelebilecek hareketlilikleri gözetleyebiliyor.
Aksa Tufanı’nın çektiği “Filistin” fotoğrafında çok güzel, çok anlamlı, unutulmaz sahneler de yer aldı kuşkusuz: Ayşenur Ezgi, Aaron Bushnell, Ione Belerra, Seyfullah Öztürk, Hasan Saklanan, Yakup Erdal, Palestin Action… Tarih bunların hakkını mutlaka verecektir. Bolivya’nın, Kolombiya’nın, Nikaragua’nın hakkını mutlaka verecektir. Fakat şunu kabul etmeliyiz ki, bu fotoğrafta güneş gibi parlayan tek bir ülke oldu: Yemen.
Yemen’in ayrıcalığı sadece Gazze’ye olan sarsılmaz vefasından kaynaklanmıyor. 2000 km öteden İsrail’i defalarca vurmasından ya da Kızıldeniz’i Siyonistlere haram kılmasından kaynaklanmıyor. Evet, herkesin tükenmişlik hissettiği, direnişin kolunun kanadının kırıldığı anlarda; şu son birkaç gün içinde Tel-Aviv’i vuran füzeler bize direnişin yaşadığını hissettiriyor. Bu zor günlerde Yemen Tel-Aviv’e ateşlediği füzelerle Ebu Ubeyde’yi sevindirmeye devam ediyor. Ve bundan dolayı defalarca vuruluyor. Ama Yemen’in Filistin fotoğrafındaki ayrıcalığı sadece bunlardan kaynaklanmıyor.
İki örnek vermek istiyorum. Yemen’in istisnailiğini gösteren iki örnek. Aaron Bushnell’in kendini yaktığı 25 Şubat 2024 (Pazar) tarihinden sonraki ilk Cuma, Sabin meydanına toplanan Yemen halkı Aaron Bushnell’e saygı duruşu yaptı; fotoğraflarını kaldırdı, Yemen’deki billboardları onun resimleriyle süsledi. Filistin yolunda canını feda eden her kim varsa, onları her hafta Sabin Meydanı’nda onurlandırdı: İsmail Heniyye, Hasan Nasrallah, Yahya Sinvar, Salih Aruri, Fuad Şükr. Dinine, diline, mezhebine bakmadı.
Diğer bir örnek ise şuydu: Suriye’de yönetimin değiştiği ve İsrail’in saldırdığı günlerde Yemen Ensarullah Siyasi Büro üyesi Muhammed el-Buheyti bir açıklama yaptı ve dedi ki, İsrail’e karşı durursanız, Gazze’nin yanında durduğumuz gibi sizin yanınızda da dururuz.
Sosyal medyada “mezhepçi” saiklerle kendilerine sataşan bazı kişiler de oluyordu Aksa Tufanı savaşı sırasında. Onlardan birine şu şekilde cevap vermişti Yemenli bir hesap: “Biz yine de sizi desteklemeye devam edeceğiz kardeşim!”
Kişisel kanaatim şu: Yemen bu savaşın her açıdan en çok kazananıdır. Düşünüyorum da Yemen, bu savaşa dâhil olmasaydı kim onlara bir şey diyebilirdi ki? Eğer mazeretlere sığınılacaksa hangi ülkenin Yemen’den fazla mazereti olabilir ki: 2000 küsür km ötedesiniz. 8 yıl savaşla, açlıkla ve hastalıkla boğuşmuşsunuz. Abluka ve yaptırımlar altındasınız. ABD-İngiltere koalisyonunun savaş uçakları sürekli tepenizde... Bu şartlar altında Yemen, "İsrail’in saldırılarını kınıyoruz. Uluslararası toplumu göreve çağırıyoruz!" deyip otursaydı kim ona bir şey diyebilirdi ki?
Şunu da söylemek istiyorum: Bütün bunlara rağmen Yemen’in Filistin için yaptıklarına bazıları sansür uyguladı. Görmediler, görmezden geldiler. Açık söylemek gerekirse bu bana dokunuyor. Ama Yemenlilerin umurunda olduğunu sanmıyorum. Yemen’in onları da savunacağını adım gibi biliyorum.
Kızıldeniz’i kapattıklarında ABD Yemen’i vurmak için bir koalisyon kurup Yemen’i bombalamakla tehdit edince Muhammed el-Buheyti şöyle demişti: "ABD’nin yaptırımlarından korkmuyoruz. Gazze’yi desteklemezsek Allah’ın bizi cezalandırmasından korkuyoruz."
Filistin fotoğrafının bize gösterdiği en net şey şu sanırım: Yemen gibi bir dostunuz olsun, isterse bütün dünya düşmanınız olsun.
Size Türkiye’den kalbi selamlarımızı gönderiyoruz. Vefanız, sadakatiniz, cesaretiniz ve hikmetli duruşunuz yolumuzu aydınlattı, bize güven verdi. Allah’tan dilerim ki, şanınız bütün dünyayı dolaşsın. Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.