Bir adam vardı, bedevi, cahil ve zorba idi.
Bir nazar-ı peygamber
Birdenbire kalbeder
Bir bedevi cahili
Bir arif-i münevver
Misal istersen;
İslam’dan evvel Ömer
İslam’dan sonra Ömer!..
Evet Ömer aynı Ömer, fakat değişim ve gelişim yerden göğe kadar çok ve büyük.
Hem
Mesela; SU;
Bal arısı su içti bal oldu,
Yılan su içti zehir oldu.
Acı su berraktır,
tatlı su da berraktır.
Acı suyla tatlı suyun farkını ancak içen bilir.
Hz. Ebu Bekir de sudan yaratıldı,
Cehennem ateşi Ebu Cehil de sudan yaratıldı.
Mesela; Geçen günlerde adı Yahya soyadı Sinvar olan zatı muhterem cehennem ateşini söndüren cennet serinliği olurken,
Netenyahu ise cehennem ateşini tutuşturan kıvılcım olmaya devam ediyor.
Evet: “Kimi denizde yüzer, gözleri ıslanmaz.Kimi çölde pişer, gözyaşları sel olur.”
Şu da en garip bir şeydir ki!
Sahip olduğu şeylere anlam veremeyenler, anlamlı şeyleri başka yerlerde aramaya çalışanlardır.
Hayat bütün çıplaklığıyla bizlere gösterdi ki, dünyanın en güzel nakşını örenler bir bir yok ediliyor.
Değerler bitmiş, insanlık ayaklar altında.
Temeli çürük bir dünya.
Her şey anlamsız.
Mallar, makamlar...
Siyasi kariyerler...
Nutuklar...
Dini yaşam ve hayaller...
Meğer her şey bir yalandan ibaretmiş.
Güneş balçıkla sıvanmaz.
Aydınlık çökünce yarasalar kaçarmış.
Gerçekliği bulanıklaştırmaya çalışan şer odakları...
Gerçek ne Mekke ne Medinedir,
Ne Washington ne Moskovadır.
Ne Berlin ne Brükseldir
Gerçek ne Londra ne de telavivdir.
Gerçek olan “Yahya’dır, Sinvar’dır.”
Değerler bitmiş, insanlık ayaklar altında. En sevdiğim söz oldu.