Şanlıurfa Tabip Odası aile hekimlerinin iş bırakma eylemi hakkında basın açıklaması düzenledi.
Açıklamada, aile hekimliği sisteminin onlarca sorunu olduğu ifade edilerek yayımlanan yönetmeliğin şimdiye kadar yapılan “en kötü” yönetmelik olmaya aday olabileceğine dikkat çekildi.
Açıklamada, Aile hekimliği sisteminin zaten onlarca sorunu vardı. Ne gibi sorunlar derseniz; Sağlıkta şiddet devam etmektedir. Vandallara karşı halen caydırıcı tedbirler alınmamıştır. Ücretli izin hakkımız halen yok. 1950’li yıllarda olan ücretli izin hakkı günümüz Türkiye’sinde aile hekimlerine ve aile sağlığı çalışanlarına verilmemektedir. Yıllık izne ayrıldığınızda alacağınız ücretin doğrudan yarısı kesilmektedir. Sadece yıllık izin için de değil; hasta oldunuz yine yarısı kesiliyor, gebelik iznine ayrıldınız yine yarısı kesiliyor, evleneceksiniz evlilik iznine ayrıldınız kes yarısını, taziyeniz var yine kes, çocuğunuz doğduğunda babalık iznini kullanacaksınız gitti yine maaşın yarısı! Bu sorunlara rağmen işimize devam ediyorduk. Düzeltileceğini dair umudumuzu korumaya çalışıyorduk. Fakat öyle bir yönetmelik yayımlandı ki, geriye ne umut bıraktı ne de iş güvencesi! Şimdiye kadar yapılmış en kötü yönetmelik olmaya aday diyebilirim.” denildi.
“Aile sağlığı merkezine gelmeyen kişileri de getirmemizi istiyorlar”
Açıklamanın devamında yönetmelikteki sıkıntılı durumlar şöyle sıralandı:
“1- İş güvencemizi elimizden aldı! Bakın şartları tamamen kendi istedikleri gibi belirleyip, tabiri caizse keyiflerinin istediği şekilde oranlar belirleyerek ve bu oranlara ulaşamayanların sözleşmelerini yenilemeyeceklerini belirterek iş güvencesini tamamen ortadan kaldırdılar. Kamu görevlisinin yani devlet memurunun bile bu şekilde iş güvencesi ortadan kaldırılırsa diğer çalışanlara neler yapılmaz? Bunu düşünün lütfen.
2- Yaptığınız bir iş var ve bu işe karşılık aldığınız bir maaş var. Patron aniden sizin maaşınızın yaklaşık %30’unu kestiğini söylüyor. Bakın kafadan %30 maaş kesintisi yapılıyor. Buna itiraz edince de ‘Hayır. Maaşınız azalmayacak. Aksine artacak.’ deniliyor. Nasıl aratacak peki? Yaptığınız işin 2-3 katı daha çalışacaksınız. Bu da yetmeyecek tabi. Nasıl ya da neye göre belirlendiği belli olmayan rakamları ve ileride yine keyiflerine göre belirleyecekleri daha yüksek oranları yakalamanız lazım. Bu oranları yakalamak mümkün değil ama hadi yakaladınız diyelim. İstedikleri gibi artırma yetkileri var. Siz daha çok çalışıp, uğraşıp sayıları yakaladıkça onlar daha da arttırıyorlar. Böyle bir keyfilik kabul edilemez.
3- Hastaların sağlık kuruluşuna başvuruları kısıtlanmaya çalışılıyor. Yıllık başvuru sayısı ülkemizde 11’den fazla. Bizden beklenilen ise hastaların sağlık kuruluşlarına başvuru sayısını 7’nin altına indirmemiz. Neden 7 diye sorulunca Avrupa ortalaması olduğu söyleniyor. Peki aile hekimleri nasıl hastaların hastaneye ya da ASM’ye başvuru sayısını azaltacak? Gelen hastaya senin bu yıl kotan doldu deyip geri mi gönderilecek? Bakanlık kendi sorumluluğunu aile hekimlerine yıkarak hekim ile hastayı karşı karşıya getirmektedir. Avrupa verilerini incelemek yetmez. Orada bakanlıkların nasıl çalıştığını, nasıl hem çalışanı hem de hastayı mağdur etmeden sistem kurduklarını incelemeleri gerekir. Örnek alacaklarsa bunu örnek alsınlar. İstifa kültürünü örnek alsınlar!
4- Hastalara yazdığımız ilaçlara da müdahale ediliyor! Antibiyotik, ağrı kesici ve mide ilaçlarını yazıp yazmamakta tereddütler oluşmaya başladı. Yaptıkları açıklamalarda biz hekimin reçetesine karışmıyoruz diyorlar ama sonrasında hemen ekliyorlar az yazana ek ödeme yapacağız! Bu nasıl bir anlayıştır? Üstelik yine aynı oran olayı gibi diğer ilaç gruplarını da dahil etme yetkileri var. Örneğin bugün %6,5 etki eden kısmı yarın %20-30-40 yapabilir ya da soğuk algınlığı için kullanılan ilaçları, vitaminleri vb. diğer ilaç gruplarına da aynı şekilde ulaşılmasını zorlaştırabilirler! Dünyanın hiçbir ülkesinde hekimin reçetesine müdahale edilemez.
5- Aile sağlığı merkezine gelmeyen kişileri de getirmemizi istiyorlar! Genç, sağlıklı, işinde gücünde olan yani hasta olmayan insanların bile 6 ayda bir mutlaka aile hekimine gelmesi isteniyor. Ülkemizde yıllık muayene sayısı bir milyara yaklaştı. Zaten hastalar randevu bulamamaktan, doktorlar da hastaya yeteri kadar zaman ayıramamaktan şikayetçi iken bir de üstüne hasta olmayan bu sağlıklı insanları mı sağlık kuruluşlarına getirtmeye çalışıyorsunuz? Kişin hastalığı yok, sağlık taraması yok ama bu kişileri yine de ASM’lere getirtmeye çalışıyorsunuz. Neden? Bunun mantıklı ne gibi bir gerekçesi olabilir?
6- Hekimler hem hastaların sağlığını korumak hem de kamu kaynaklarını korumaktadırlar. Örneğin gereksiz ilaç, tetkik ya da rapor vermezler. Yalnız hasta olmadığı halde işe gitmemek için rapor isteyen kişinin talebinin geri çevrilmesi, kullanmaması gereken bir ilacı talep eden bir kişinin talebinin reddedilmesi durumu gayet normaldir. Şimdi geldiğimiz noktada bu kişiler hekimlere puan verecek! Bu nasıl bir anlayıştır? Artık akıl ve bilim tamamen gözden çıkarılmış mıdır? Neden sürekli hastayla hekimi ya da hemşireyi karşı karşıya getiriyorsunuz?
7- Entegre hastanelerde aile hekimliği yapmaya çalışan meslektaşlarımız var. Zaten küçük ilçeler olduğu için oralarda görev yapacak personel bulmak zordu. Entegrelerde görev yapan aile hekimleri mesai saatlerinde aile hekimliği işlerini yapmakta mesai sonrasında ise gerek olan durumlarda acil serviste nöbet tutmaktaydı. Üstelik tutulan nöbetler için ne ücret ödenmekte ne de nöbet sonrası dinlenmesi için izin verilmekteydi. Yeni yönetmelikle nöbetler 96 saate çıktı. 96 saatten daha az nöbet olursa maaş kesintisi yapılacak. Bakın bu 96 saat normal mesainin dışında 96 saat. Yani günlük sabah 8, akşam 5 mesaisini yapacak sonrasında gece 12’ye kadar acilde nöbet tutacak, sabah olunca tekrar mesaiye devam edecek! Nöbet ücreti ya da nöbet izni olmadığı gibi normal maaşından da kesinti yapılacak! Bu kabul edilebilir mi?”
“Biz bu artışı istemiyoruz! Bu yönetmeliği kabul etmiyoruz”
HABER MERKEZİMaliye Bakanlığı ve halka çağrı yapılan açıklamada, “Bakın yapılan açıklamalarda maaşların arttırıldığı söyleniyor ısrarla. Yalnız hiç azalttıkları kısımlara değinmiyorlar. Maaşı artan, çalışma koşulları iyileştiren biri, eylem yapar mı, iş bırakır mı? Artık birçok meslektaşımızın idareye olan güveni tükenmiş, çalışma motivasyonu kalmamış, istifa noktasına gelmiştir ve maalesef istifa haberlerini alıyoruz. Kimse bu yönetmelikle ne yapılmaya çalışıldığını daha doğrusu hangi mantıkla yapıldığını anlamamaktadır. Özellikle Maliye Bakanlığı ve halkımıza çağrımızdır. Madem bakanlık bu yönetmelikle maaşların arttırıldığını söylüyor. Biz bu artışı istemiyoruz! Bu yönetmeliği kabul etmiyoruz. Daha ne istiyorlar? Kendi beyanları maaşların arttığı yönünde değil mi? Bu yönetmeliği geri çeksinler, Maliye Bakanlığı’nın kasasından da bu iddia ettikleri artış çıkmamış olsun! Sağlık Bakanlığı’ndan da beklentimiz; artık sorunlarımızı görün ve çözüm üretin. Zaten bizim çözüm için önerilerimiz var. Bari onları uygulayın.” denildi.