Yıllar önce Şemdinli'deydim. Her taraf dona çekmiş, soğuk bir Şubat'ın ilk cumasıydı. Merkez camisinde sırtını kalorifer peteklerine dayayarak oturan bir amca, namaza dakikalar kala kalp krizi geçirdi. Yapılan müdahalelerin hiçbirisi fayda vermedi ve koca çınar kısa bir süre içinde vefat etti.
Duyduk duymadık demeyin. Bu adam camide vefat ettiğinden dolayı bundan böyle tüm camiler behemehal kapatılsın(!) diyorum.
Yine yıllar önceydi. İmam Hatip lisesi mezunu bir arkadaş, Şanlıurfa/Suruç'ta bir camide fahri imamlık yaparken kendisini caminin tavanına asarak intihar etti.
Duyduk duymadık demeyin. Bir imam camide hayatına son vermiş olması hasebiyle bundan böyle tüm camiler behemehal kapatılmalıdır(!) Nitekim bu ülkenin kuruluş temellerinde camilerin kapatılması ve nezarethaneye ve ahıra çevrilmesi yok değil.
Yıllar önce sahte içkiden yüzlerce kişi öldü.
Hadi canım sen de. Bu insanların tamamı sahte içkiden ölmüş olamazlar. Asıl suç sahte içki imal eden insanlarındır. Onlara acımasız bir ceza verilmelidir ki bundan böyle sahte içki üretmeye cesaret edemesinler. Vah garibanlarım vah! Para da yok ki ceplerinde(!) devletin izin verdiği hakiki içkiyi alıp keyiflerince içebilsinler. Devlet sıkı takip yapmış olsaydı sahte içki üretilemez ve tüketilemezdi. O halde durmak yok, milletin zevkle ve şevkle içtikleri fakat Allah’ın yasakladığı (hakiki) içkinin üretimine devam.
Yine bugünlerde onlarca kişi sahte içkiden öldü/ölüyor.
“Tek suçlu, ölen insanlar. Onlar da sahte içkiye tevessül etmeselerdi canım. Zorla mı boğazına döktüler. Sahi bunların hiçbiri sağlam içkiden ölmüş değildirler, bunu dillendirenler de art niyetli zaten. İçkinin aleyhinde konuşmak için herhangi bir neden yok? Bu konunun bu kadar abartılıyor olması da anlaşılabilir değil? Başka iş ve güçleri mi yok bunların? Belki içkiye saldırıyor olmaları gündemi değiştirmeye yöneliktir.” teraneleri havada uçuşuyor kar taneleri gibi.
Üretime devam. İçmeye, satmaya ve arada bir sahtesini de piyasaya sürmeye devam…. “Dünyaya bir sefer mi geleceğiz. Elbette içeceğiz, bu bizim en temel hakkımız.” naraları atılıyor gecenin karanlık ve izbe sokaklarında.
İstatistiki bilgilere baktığımız vakit neredeyse her gün sarhoş insanların işledikleri onca cinayet ve karıştıkları onca katliamı andıran trafik kazaları meydana geliyor. Kendisi ölüp gitse hiç sorun yok, üzülmeyeceğim buna. Zaten “geberdi gitti” demekten başka bir şey de gelmez elimden. Ancak bu insanlar zil zurna sarhoş bir şekilde direksiyonun başına geçiyor ve kendisiyle beraber onlarca masum insanı da götürüyor öbür aleme.
“İşlenen bunca cinayetlerin ve her gün meydana gelen trafik kazalarının tek sebebi alkol olabilir mi? Diğer etmenleri yok sayamazsınız, olur mu siz de, içki temelli yasaklanabilir mi hiç?” diyen insanlar çoğunlukta.
Evet, evet! Daha geçen gün. Kocaeli/körfez ilçesinde Mimarlık fakültesinde okuyan bir kız öğrenci, erkek iki polis arkadaşlarıyla beraber evlerinde eğlenirken sabaha karşı yedinci kattan atlayarak hayatına son vermek istemedi mi? Mimarlık fakültesi öğrencisi bu kızın intihar haberini kimse duymadı bile.
Bu kızın bu iki polisin evinde ne işi vardı demedi bile? İki polisin açığa alındığı haberi küçük harflerle servis edildi sadece. Ne üniversiteler, ne karakollar ne de fakülteler kapandı ne de içki yasaklandı Türkiye'de.
Terane… Terane… Terane…
Ama sıra cami veya İslami cemaatlere gelince “vurun abalıya” hesabı. Sizi gidi sizi. Hani siz az da hin ve hain değilsiniz. Sizin ve sizin gibi dedelerinizin yaptıklarını daha önce görmemiş veya duymamış olsaydık sizleri çok hamiyetperver insanlar olarak tanıyacaktık. Allah’tan ki siz ve sizin gibi insanları Kur’an sayesinde çok iyi tanıyoruz ve çok iyi biliyoruz. İyi ki de bizler Müslümanız ve Kur’an okuyoruz. İyi ki de sizin gibi pespaye insanların müdahale edemeyeceği kadar yüce bir dinimiz var. İyi ki de Münafıkların iş ve işlemlerini bizlere anlatan bir kitabımız, bir rehberimiz, bir önderimiz var. Yoksa biz de sizlere benzeyebilirdik ve söylediklerinizin doğru olduğuna inanabilirdik.
“Küfrün, şirkin, ateistliğin maddeperestliğin ve her türlü melanetin sağanak sağanak hem de aleni bir şekilde şeytan ve avaneleri tarafından yağdırıldığı günümüzde intihar eden tıp öğrencisi genci, cemaat bile kurtaramadı” demek yerine cemaat öldürdü hezeyanına sarıldık.
Unutmayınız ki iman bir kimliktir, bir şahsiyettir, bir karakterdir, bir edeptir, bir terbiyedir, bir ahlaktır. Ama her insanda bulunmayan değerli bir kumaştır. İnsanlarda var olan konuşma kültürü, yaşam ve düşünce biçimi inancın tezahürüdür. Evet! Din-i Mübine saldırmak veya savunmak da bir inancın tezahürüdür.
Sahi siz hangi dine mensupsunuz? Ulu orta tezahür eden kimi yanlışlar olduğuna göre ya yanlış bir inanç vardır insanlarımızda ya da yanlışlar doğru kabul ediliyordur toplumumuzda.
İnsanoğlu bu hem cahil hem de çok nankör. Dinden, imandan çıkmak istedi mi en ufak şeylere bile dört elle sarılır. Bazen bir şarkı sözüne bazen bir insanın iffetine sarılır. Bazen de ilahi kelamı aklı sıra tahrifine yeltenir.
Rabbim bizi her türlü nifak ve küfürden muhafaza buyursun. Ayaklarımızı sırat-ı müstakimde sabit kılsın. Ve havlayan ve hırlayanlara karşı da üstümüze yağmur gibi sabır yağdırsın.
Amin! demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
Duyduk duymadık demeyin. Bu adam camide vefat ettiğinden dolayı bundan böyle tüm camiler behemehal kapatılsın(!) diyorum.
Yine yıllar önceydi. İmam Hatip lisesi mezunu bir arkadaş, Şanlıurfa/Suruç'ta bir camide fahri imamlık yaparken kendisini caminin tavanına asarak intihar etti.
Duyduk duymadık demeyin. Bir imam camide hayatına son vermiş olması hasebiyle bundan böyle tüm camiler behemehal kapatılmalıdır(!) Nitekim bu ülkenin kuruluş temellerinde camilerin kapatılması ve nezarethaneye ve ahıra çevrilmesi yok değil.
Yıllar önce sahte içkiden yüzlerce kişi öldü.
Hadi canım sen de. Bu insanların tamamı sahte içkiden ölmüş olamazlar. Asıl suç sahte içki imal eden insanlarındır. Onlara acımasız bir ceza verilmelidir ki bundan böyle sahte içki üretmeye cesaret edemesinler. Vah garibanlarım vah! Para da yok ki ceplerinde(!) devletin izin verdiği hakiki içkiyi alıp keyiflerince içebilsinler. Devlet sıkı takip yapmış olsaydı sahte içki üretilemez ve tüketilemezdi. O halde durmak yok, milletin zevkle ve şevkle içtikleri fakat Allah’ın yasakladığı (hakiki) içkinin üretimine devam.
Yine bugünlerde onlarca kişi sahte içkiden öldü/ölüyor.
“Tek suçlu, ölen insanlar. Onlar da sahte içkiye tevessül etmeselerdi canım. Zorla mı boğazına döktüler. Sahi bunların hiçbiri sağlam içkiden ölmüş değildirler, bunu dillendirenler de art niyetli zaten. İçkinin aleyhinde konuşmak için herhangi bir neden yok? Bu konunun bu kadar abartılıyor olması da anlaşılabilir değil? Başka iş ve güçleri mi yok bunların? Belki içkiye saldırıyor olmaları gündemi değiştirmeye yöneliktir.” teraneleri havada uçuşuyor kar taneleri gibi.
Üretime devam. İçmeye, satmaya ve arada bir sahtesini de piyasaya sürmeye devam…. “Dünyaya bir sefer mi geleceğiz. Elbette içeceğiz, bu bizim en temel hakkımız.” naraları atılıyor gecenin karanlık ve izbe sokaklarında.
İstatistiki bilgilere baktığımız vakit neredeyse her gün sarhoş insanların işledikleri onca cinayet ve karıştıkları onca katliamı andıran trafik kazaları meydana geliyor. Kendisi ölüp gitse hiç sorun yok, üzülmeyeceğim buna. Zaten “geberdi gitti” demekten başka bir şey de gelmez elimden. Ancak bu insanlar zil zurna sarhoş bir şekilde direksiyonun başına geçiyor ve kendisiyle beraber onlarca masum insanı da götürüyor öbür aleme.
“İşlenen bunca cinayetlerin ve her gün meydana gelen trafik kazalarının tek sebebi alkol olabilir mi? Diğer etmenleri yok sayamazsınız, olur mu siz de, içki temelli yasaklanabilir mi hiç?” diyen insanlar çoğunlukta.
Evet, evet! Daha geçen gün. Kocaeli/körfez ilçesinde Mimarlık fakültesinde okuyan bir kız öğrenci, erkek iki polis arkadaşlarıyla beraber evlerinde eğlenirken sabaha karşı yedinci kattan atlayarak hayatına son vermek istemedi mi? Mimarlık fakültesi öğrencisi bu kızın intihar haberini kimse duymadı bile.
Bu kızın bu iki polisin evinde ne işi vardı demedi bile? İki polisin açığa alındığı haberi küçük harflerle servis edildi sadece. Ne üniversiteler, ne karakollar ne de fakülteler kapandı ne de içki yasaklandı Türkiye'de.
Terane… Terane… Terane…
Ama sıra cami veya İslami cemaatlere gelince “vurun abalıya” hesabı. Sizi gidi sizi. Hani siz az da hin ve hain değilsiniz. Sizin ve sizin gibi dedelerinizin yaptıklarını daha önce görmemiş veya duymamış olsaydık sizleri çok hamiyetperver insanlar olarak tanıyacaktık. Allah’tan ki siz ve sizin gibi insanları Kur’an sayesinde çok iyi tanıyoruz ve çok iyi biliyoruz. İyi ki de bizler Müslümanız ve Kur’an okuyoruz. İyi ki de sizin gibi pespaye insanların müdahale edemeyeceği kadar yüce bir dinimiz var. İyi ki de Münafıkların iş ve işlemlerini bizlere anlatan bir kitabımız, bir rehberimiz, bir önderimiz var. Yoksa biz de sizlere benzeyebilirdik ve söylediklerinizin doğru olduğuna inanabilirdik.
“Küfrün, şirkin, ateistliğin maddeperestliğin ve her türlü melanetin sağanak sağanak hem de aleni bir şekilde şeytan ve avaneleri tarafından yağdırıldığı günümüzde intihar eden tıp öğrencisi genci, cemaat bile kurtaramadı” demek yerine cemaat öldürdü hezeyanına sarıldık.
Unutmayınız ki iman bir kimliktir, bir şahsiyettir, bir karakterdir, bir edeptir, bir terbiyedir, bir ahlaktır. Ama her insanda bulunmayan değerli bir kumaştır. İnsanlarda var olan konuşma kültürü, yaşam ve düşünce biçimi inancın tezahürüdür. Evet! Din-i Mübine saldırmak veya savunmak da bir inancın tezahürüdür.
Sahi siz hangi dine mensupsunuz? Ulu orta tezahür eden kimi yanlışlar olduğuna göre ya yanlış bir inanç vardır insanlarımızda ya da yanlışlar doğru kabul ediliyordur toplumumuzda.
İnsanoğlu bu hem cahil hem de çok nankör. Dinden, imandan çıkmak istedi mi en ufak şeylere bile dört elle sarılır. Bazen bir şarkı sözüne bazen bir insanın iffetine sarılır. Bazen de ilahi kelamı aklı sıra tahrifine yeltenir.
Rabbim bizi her türlü nifak ve küfürden muhafaza buyursun. Ayaklarımızı sırat-ı müstakimde sabit kılsın. Ve havlayan ve hırlayanlara karşı da üstümüze yağmur gibi sabır yağdırsın.
Amin! demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.