Secde Üzerinden Kopan Fırtına -3
Şeytan'ın insanı zorlayarak günah işlemeye sevk ve idare etmesi söz konusu değildir
Şeytan'ın insanı zorlayarak günah işlemeye sevk ve idare etmesi söz konusu değildir. Buna inancımız sonsuzdur. Her şeyi Kur’an’dan öğrenmemiz gerektiği gibi bu konuyu da Yüce Kitabımızdan öğrenmemiz kaçınılmaz bir durumdur. “İblis, ‘Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım’ dedi.” (Hicr/39-40)
Şeytan’ın insan üzerinde yönlendirici bir etkiye, yetkiye ve salahiyete sahip olması düşünülemez. Yüce Allah; “Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur” dedi.” (Hicr/42)
Ama ne yazık ki bütün bu açıklamalara rağmen üzerimizde hiçbir hakimiyetleri ve tahakkümleri olmayan Şeytan ve avanelerinin kapısında tasallutuna girmek ve kendilerine kul-köle olmak için sıra bekler olduk.
Şayet Şeytan’ın insan üzerinde zorlayıcı ve yönlendirici bir güce sahip olmuş olsaydı dünya sürgünümüz, imtihan olmaktan çıkardı. İşte o zaman hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna çıkan, suça bulaşmak zorunda kalan her insan, suçu Şeytan’a yüklemekten geri kalmazdı. “Direnemedim, karşı koyamadım, gücüm yetmedi, beni bir başka zorladı.” gibi teraneler yeri göğü inletirdi o zaman.
“Gerçek şu ki, İblîs onlar hakkındaki tahminini doğrulamış oldu; çünkü inanan bir grup hariç hep ona uymuşlardı. Oysa onlar üzerinde onun hiçbir zorlayıcı gücü yoktu. (Şeytana, kendine uyanları ayartma fırsatı vermemiz ise) sadece, âhirete inananı ona şüpheyle bakandan ayırt etmemiz içindir. Rabbin her şeyi görüp gözetir.” (Sebe/20-21) İnanın; “ne kadar da güzel bir ayet” demekten başka bir şey gelmiyor bizim elimizden. Ahirete imanın şüphe götürmeyen bir realite olması, cennet ve cehennemin tamamıyla bir çalışmanın sonucu olması adına böyle kurgulandığı kesin. Başka bir alternatif de olmazdı.
İster gizli ister açık sergilenen din-i mübine göre olumlu veya olumsuz her davranış, insanın özgür iradesiyle ve taammüden yaptığı bir fiildir. Şeytan haramı insana sadece süslü, püslü ve gösterişli göstermeye çalışır. Tıpkı pastanın üstüne serpilmiş süs, yemeğin üstüne konulan sos gibi.
O kadar.
Din gününde Kur’an’la hükmedildiğinde bizim kabul ettiğimiz bazı doğruların aslında yanlış; yanlış kabul ettiğimiz bazı doğruların da aslında yanlış olduğunu göreceğimiz gün elbette gelecektir. O halde başta secde yapmak üzere; iman, ahlak, ibadet, kişilik, adap ve terbiye konularında sağlıklı bir birey ve sağlıklı bir toplum olmamız, insani tüm özelliklerimizi ve hasletlerimizi Kur'an ile şekillendirmemiz bir zorunluluktur. İnsanların Kur’an’dan uzaklaştıkları oranda insanlıktan da uzaklaşacakları bir başka realitedir. Çünkü Yüce Allah; “Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.” (A’raf/179) İnanıyor veya inanmıyor olmamız bu durumu değiştirmeyecektir. Unutulmamalıdır ki Yüce Allah, yolumuzu sapıtmamak ve insanlıktan tart etmemek adına Kur'an-ı Kerimi biz insanlar için indirmiştir.
Yüce Allah, Adem’e secde edilmesi emrini hem meleklere hem de Şeytan’a aynı ayetle dile getirmiştir. Şöyle ki; “Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.” (Bakara/34) Kur’an’ın bir çok yerine serpiştirilen bu ve bunun devamı olan diğer ayetlerle dile getirilen asıl konu secde ederek meleklere, isyan ederek de Şeytan’a benzeyeceğimize vurgu yapmaktadır. Çünkü biz insanlar da bu imtihana tabiyiz. Unutmayınız; Secde eden melekler ile emre isyan eden Şeytan aynı ayette dile getirilmiştir.
Ha! Kafirler, Müşrikler ve Münafıklar elbette her zaman ve her yerde var olacaklardır. Dünya hayatının var oluş gayesi budur. Çünkü onlar Şeytan tarafından süslü ve püslü gösterilen iş ve işlemler peşinden seğirten kişilerdir.
İlke, kural ve kaide sahibi olmak herkesin kaldırabileceği ve katlanabileceği bir huy, bir hal, bir durum, bir karakter değildir.
En iyi, en güzel, en doğru ilkeler şüphesiz Kur'an ilkeleridir. Zamana, mekana ve kişiye göre değişmezler bunlar.
Kur'an'la yaşamak isteyen insan en doğru, en güzel ilkelere sahip olur. Kur'an'dan bihaber davrananlar veya bu numaraya yatanlar da kural ve ilke sahibi olabilirler. Ancak onların kural, kaide ve ilkeleri geçicidir ve keyfidir. Hesap, kitap ve cüzdana göre değişir hatta ölümle nihayete erecektir.
Hz. Muhammed (s.a.v) bu konuyla alakalı olarak; “Allah şu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.” (Müslim, Müsâfirîn 269; İbni Mâce, Mukaddime 16) hadisini boşuna mı serdetmiştir.
Melekler gibi yükselmek mi istiyoruz yoksa Şeytan gibi alçalmak mı?
Sakın ola bana; “Bu nasıl bir soru?” demeyin!