Ölüm her an gelebilir?
Değerli kardeşlerim! İnsanın dünyada ilgilendiği, uğraştığı, sevdiği, vakit geçirdiği alan ne ise ölünce yaptığı veya yapamadığı şeylerden pişmanlık duyması veya iyiki yapmışım diyeceği bir an er veya
Değerli kardeşlerim! İnsanın dünyada ilgilendiği, uğraştığı, sevdiği, vakit geçirdiği alan ne ise ölünce yaptığı veya yapamadığı şeylerden pişmanlık duyması veya iyiki yapmışım diyeceği bir an er veya geç gelecektir.
Ölüm her an gelebilir. Ancak Azrail (a.s) ben geldim, hazır mısın, değil misin diye sormaz. Hiç kimse "az bekle, ben yanlış bir yerdeyim, yerimi değiştirmem gerekiyor. Yanlış bir iş yapıyorum, tövbe edeyim ya da az bekle iki rekat namaz kılayım." diyemez. O fırsat verilmez zira bir ömür fırsat verilmişti zaten.
Evet! Ölüm ansızın gelebilir. Biz zaten her gün ölümle burun burunayız. Fakat ölümün kime, hangi vakitte, hangi mekanda ve ne ile meşgul iken geleceğini bilmiyoruz.
Bir düşünün. Namaz kılarken, oruç tutarken, hayırlı ve faydalı bir işle uğraşırken, zekat dağıtırken, sadaka verirken yani Allah'ın emrettiği amelleri işliyorken, haramlarıdan uzak yaşıyorken ölüm meleği ansızın geldi. Ruhumuzu aldı, vefat ettik. Oh be demez miyiz? İyiki Allah yolunda elimden geleni yaptım demez miyiz?
Aksine Allah korusun fuhuş işlerken, arkadaşlarımızla kumar oynarken, içkili halde iken, faiz alırken veya faiz verirken, haksızlık ederken, komşularınızın nefretini kazanmış, güvenini kaybetmiş bir halde iken, milleti kandırıp kendimizi uyanık zanneder iken bir anda kalp krizi geçirdiğimizi ve ruhumuzu teslim ettiğimizi farz edelim. Pişmanlığımız ve korkumuz tavan yapmaz mı?
Ölüm geldiğinde "keşke yapmasaydım" dediğimiz her ne iş varsa hali hazırda, fırsat elde iken pişman olup tövbe etmek için geç değil, güç değil. Ancak şeytanın ve nefsin pençesinden kurtulmayı becerebilirsek tabii.
Bir düşünün! Ölüm herkese uğrayacak. Biz de ölüm şerbetini içeceğiz. Bizi alıp götürecekler mezara, defnedecekler. Kabir hayatı başlamış olacak. Amelimiz ile baş başa kalacağız ki son pişmanlık fayda etmeyecektir.
Hem namaz kılıp hem kahvehaneye takılan insanlarımız var. Yanlış ve haram bir şeyi yapıp camiye gelmek yada camiden çıkıp kumar oynamak hiç mi bizi rahatsız etmez?
Peygamber efendimiz (s.a.v): "Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr Şerhu’l-Câmii’s-Sağîr, V, 663) buyurmuştur.
Hadisi Şeriften anlamamız gereken şudur: Bizim yaşantımızda Allah'ın kelamı ve peygamber efendimiz (s.a.v)'in sünneti olmalı ki son nefeste pişman olmayalım.
Son nefeste neyle meşgul olmak gerekiyorsa onunla meşgul olmamız gerekmez mi?
Yani son nefeste istiğfarı, kelime-i Şehadeti, kelime-i tevhidi söylemek için hayatının her safhasında bu kelimeye uygun bir yaşantının olması gerekir. Günlük hayatımızda her zaman söylememiz gereken zikirler olmalı aslında.
Çok az beş vakit namaz kılmış, Bayramdan bayrama camiye gelmiş ve hayatının çoğunu ibadetsiz sürdürmüş bir kişi: ölünce cenaze namazı kılınsa, telkini verilse ona ne kadar fayda verebilir ki?
Yüce Allah Kur’anı Kerim’de:
"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. (Tahrim/6) Ayetin’de buyurulduğu üzere hem kendimizi hem de ailemizi cehennem azabından kurtarmak için Allah'ın ipine sımsıkı sarılmamız gerektiğine işaret ediliyor.
"Cennet Gülü" olmak varken "Cehennem Odunu" olmak neden?
İbadet etmek dururken haramda yüzmek neden?
İlginç bir durumu sizinle paylaşmak istiyorum.
Bir kaç sene önce Şanlıurfa'da deprem oldu. Telefonla konuşuyordum. Sallanma artınca telefonu kapattım. Misafirlerim de vardı. Tabi can havli ile herkes dışarı çıkmak için mücadele verirken iki kişiye dikkat ettim. Ayaklarında ayakkabı yoktu. Biri daha erken çıkayım diye asansörü de kullanmıştı. Ancak ilginç olan şuydu ki, o iki kişi en önde dışarı fırladı ve hayatında namaz kılmayan bu iki kişiden biri içki de içiyordu. Biz ise dualarla aşağıya depremin sonlarına doğru indik. Ne garip değil mi? Madem ölüm korkun var günahlarından ötürü. Peki hiç mi sana ölüm uğramayacak? Madem korkuyorsun, neden namaza başlamıyorsun. Neden içkiyi bırakmıyorsun? Korku anında panik yapıp korku geçince eskisi gibi devam etmek tam bir akıl tutulmasıdır. Hakikati anlamak için illa ölmek mi gerekiyor?
Düşünsenize haramla tam zengin oldunuz. Evler, arabalar, yatlar, katlar, lüks bir hayat yakaladınız ve birden bire ölüm de sizi yakaladı. Ne hazin değil mi? Bırakıp gideceksiniz ve geride kalan ailenize haram mal bıraktığınız yetmezmiş gibi onun hesabını vermeye gidiyorsunuz. Geri dönmenin imkansız olduğunu da bildiğiniz halde.
Allah-ü teala herşeyi bize bildirdiği halde Allah'ın kanunlarına uymamak tam bir akıl tutulmasıdır. Zira akıl nimeti boşa verilmedi insana. Ve iman, Allah'a tam bir teslimiyeti gerektirir. Tam bir teslimiyette Kur'an ve Sünnete tabii olmakla mümkündür.
SELAM VE DUA İLE.