Ahmet Amcanın Televizyonu

TAKİP ET

Çocuktuk… Masumluğumuzun en güzel yıllarıydı

Çocuktuk…

Masumluğumuzun en güzel yıllarıydı. Çok sade yaşıyorduk. Mesela avlulu evlerde otururduk, suyu kuyudan içerdik, buzdolabımız yoktu, anamız çamaşırı elde yıkardı. Bakkaldan veresiye alırdık. İnsanımız karbigitti (fakirdi-kalbi yiğit) Hayat belki siyah-beyazdı amma, çok mutluyduk. İnsanımız saf, temiz yürekliydi, cinlik bilmezdi. Söylenen her şeye inanırdı. Şüpheye düşmezdi. Mesela, ay tutulduğunda kırk haramilerin ayı tuttuğunu, boğmaya çalıştıkları için ay kıp kırmız olduğunu söylerler, teneke çalıp kırk haramileri korkutup kaçırarak ayı kurtarmaya çalışırlardı. Ayakkabı ters dönse “tez o çarpana tekını düzedin, şeytan namaz kıliy”  derlerdi. Sihir yapıldığından duysalar hemen ahırvana gidilir, yedi defa suyun etrafında dolanıp: Dağda darı xarmanı/Üstünde değirmeni/Kırxyıllıx sehirin /Axırvandır dermanı. Diye mani söyler, sihri bozarlardı. Düşen dişimizi havaya fırlatır “al siye it dışı ver biye mercan dışı” derdik. Öyle saf, arı-duru insanlardık.

Komşuluklarımız da öyleydi candan, bir ev gibi, akrabadan önce yetişirlerdi. Bir tutam tuz, bir çimdik çay, bir avuç bulgura, gece oturmasına komşuya giderdik. Ondandır mahallede biri öldüğünde hemen iğne, iplik, tuz dağıtırlardı komşulara helallik için. Ola ki iğne, iplik alınmıştır, geri verilmeye unutulmuştur.

Televizyonun adını 1970 lerde duymaya başladık.

-Kız bilimisen istanbıl da biy radyo çıxmış çalan söliyen içinde görikimiş.

-Geten anam işiye biye zavklanimısan. Heç ele bişe olır mı?

- Kız valla, xımxım isoyın kızı istanbılda gelın ya, o bayramda gelmiş, sölemış.

-Uuu küller başıma. Axırzamana kaldıx. Daha neler göreceğıx anam.

Urfa’ya 70 lerin sonuna doğru geldi televizyon. Önce kahvelere girdi. Yetişkin erkekler tek kanallı siyah-beyaz televizyonları izlemek için kahvelere erkenden gidip televizyona en yakın sandalyeyi tutuyordu. Bayram ve özel günlerse, bir de yasaklı sanatçıların televizyona çıkacağı duyulursa o gece kahvecinin yüzü gülerdi. Mahallede en fazla bir-iki evde televizyon vardı. Televizyonu olmayanlar toplanır, çoluk-çocuk televizyon izlemeye gidilirdi. Televizyonda hangi programın, hangi dizinin olduğu o kadar da önemli değildi. Zaten haftada birkaç gün açıktı televizyon. Çoğunlukla paket program olurdu.

Mevsim yazsa, televizyon avluda yüksekçe bir masanın üzerine konulur, çocuklar hemen en önü kapar, büyükler duvar dibine serilmiş minderlere otururlardı. Herkes biraz hayretle biraz heyecanla sessizlik içinde gözlerini televizyondan ayırmazdı. Filmin en heyecanlı yerinde yayın kesilirdi. Hemen biri dama fırlar, taş merdivenleri birer-ikişer çıkar anteni çevirir, yayını bulmaya çalışırdı. Damdaki anteni çevirdikçe aşağıdan bağrışmalar gelirdi;

-Sağa çevir lo

-Olmadı. Öbür terefe öbür terefe.

-Antenin kuyrığını top dağına çevır.

-Dur dur ele eyyı. Nihayet yayın düzelir sesler kesilir, herkes pür dikkat televizyona filme yönelirdi. Uygunsuz bir sahne olduğunda (mesele bir öpüşme ya da plaj sahnesi)seyircilerin kimisi yere, kimisi başka tarafa bakarak o sahneden gözlerini kaçırır, utanırlardı.

Ahmet Amca ve hanımı Meryem teyze mahallenin yaşlılarındandılar. O gün onlarda televizyon almışlardı. Çocuklar hemen bütün mahalleye Ahmet amcanın evine televizyon geldiğini duyurdular. Mahalleli o gece Ahmet amcanın avlusunu doldurmuştu. Hayırlı olsuna gelmişlerdi. Çocuklar heyecanla Ahmet amcanın televizyonu açmasını bekliyorlardı. Hoş-beşten, hal-hatır sorulduktan sonra Ahmet amca televizyonu açmak için yerinden kalktı. Televizyonun üzerindeki çiçekli örtüyü kaldırdı.   Regülatör düğmesine bastıktan sonra ellerini açıp içinden bir şeyler okumaya başladı. Gözlerini kapatmış, dudakları kıpır kıpırdı. Okumasını bitirdi, ellerini yüzüne sürdükten sonra televizyonun düğmesine bastı. Herkese Ahmet amcanın televizyonu yeni olduğu için dua ile açtığını sanmıştı. Yarım saat geçmemişti ki elektrikler kesildi. Meryem teyze hemen fanusu yaktı. Herkes kendi arasında sohbete dalmıştı. Yarım saat geçmeden elektrikler geldi. Ahmet amca televizyonu açmak için yerinden kalkıp televizyonun yanına geldi yine ellerini açıp bir şeyler okuyup, ellerini yüzüne sürüp televizyonu açıp yerine otururken, arabacı Cümo dayı;

-Êhmê emmı diketımı çektı televizyonu her açtığida düê edisen xermı ne oxisan êle

-La cümê bı şeytan işine aklım basi mi? Televizyonçı oğlan kurdıxtan soyra “Êhmet êmmı kulêuzı oxımadan açma” dedi. Ben de açiken kulêuzı bi rebbil felekı oxiyam, êle açıyam”

Tenzifat onbaşısı Mehmut abi gülmeye başlayınca, Ahmet amca kaşlarını çatıp;

-Mehtoş oğlım get babaya gül, zevklanimısan biye?

-Yav Êhmet êmmı Allah xeri vere êmı. Biy  êlemsen valla. Adam siye kılavızı oxı demış. Yanı televizyonun nasıl çalıştıracaği yazılı derfterı oxı demış, kulêuz oxı dememiş.

Biz ne saf insanlardık…

 

 

edirne düzensiz göçmen