Ah! Ah!

TAKİP ET

Bu toplumun genlerinde İslam olduğu gibi geçmişi İslam'a dayanır, İslam'dan da beslenir

Bu toplumun genlerinde İslam olduğu gibi geçmişi İslam’a dayanır, İslam’dan da beslenir. Bu toplum İslam olmadan yaşayamaz, çünkü hayat menbaı İslam’dır. Ancak son dönemlerde dalları kurutan, ağaçları kökünden söken kimi rüzgarlar ne yazık ki tersinden esiyor. Kimi insan da tersten esen bu rüzgara çanak tutuyor. Sağ gösterip sol vuranlar da bu işin cabası. Bu yüzden gökten yağan ilahi yağmurlar kimi zaman rahmet olmaktan çıkıp zahmete dönüşüyor.

Ah ah! Bu toplum, bu topraklar, bu insanlar çok şey gördü, sanırım bu gidişle daha çok şeyler görecek.

Evet! Bu toplum, İslam'a, Kur’an’a ve Peygambere düşman Müslümanlar gördüğü gibi kafirlere dost Müslümanlara düşman Müslümanlar da gördü. Dini emirleri hayatına yansıtmadan “iş olsun torba dolsun” cinsinden anlatan insanlar da gördü. Müslümanlar için kendi dindaşlarını bir tarafa itip, kafirlere sevgi besleyen, onların açtıkları şemsiye altına sığınan ve onlarla beraber yol yürüyen insanlar bile gördü. Tarihte eşine ve benzerine rastlanılmayacak olaylar silsilesiyle karşı karşıyayız.

Ah Ah! Kim bilir bu toplum, akla hayale gelmedik daha neler görecek?
Vakt-i zamanında camide imamlık yapan ateist imam gören bu Müslümanlar ne yazık ki sarhoşken araba süren imam da gördü. Ayetlerin beşer sözü olduğunu söyleyen ilahiyat profesörlerine şahitlik yaptığı gibi Hz. Adem ve Hz. Havva’ya cahil diyen sözde sanatçılar da gördü. Belki de yıllarca aslından ve manasından koparılarak ezanın Türkçe okutulması bunun içindi.

Ah Ah! Meryem (a.s.) annemize dil uzatan akademisyenleri gören halkımız; Kur'an okuyan çocuklar için orta çağ benzetmesi yapan siyasetçiler, Kur'an-ı Kerim'in Meclisin kütüphanesinde bulunmasına dahi tahammül edemeyen, camiye hapsedilmek üzere behemahal çıkarılmasını yüksek sesle

talep eden milletvekillerine de şahit oldu.
Ah Ah! Ne diyordu şair:
"Diller, sayfalar, satırlar
"Ebu Leheb öldü"diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!"

Gündelik olarak evvela kendime yol çizmek, günü yorumlamak ve anlamlandırmak için geçmiş kavimlerin helak ediliş hikayelerini Kur’an-ı Kerim’den Kur’an-ı Kerime iman eden insanlara okumaya çalışırım. Serdedilen bilgileri kulaklarıyla dinleyen fakat enaniyetlerine kapılarak kabul etmeyen, karşı diklenen insanlar da çıkabiliyor aralarından. Ancak helake sürüklenen, bu dünyadan kökü kazınan insanların hikayelerini taaccüpla dinleyen ve “böylesi bir durum olabilir mi?” diyen insanların tamamı Müslüman. Dünya serüvenine daha yeni başlayan insanlardan; “Çok kısa bir zaman aralığında Allah’ı unutan, dinden uzaklaşan, Peygamberlere diklenen, ahireti inkar eden, İlahi emirleri sosyal hayattan ve devlet yönetiminden tart eden, keyiflerine uygun yepyeni bir din icat eden insanların peydahlanmış olmaları akla ziyan.” diyorlar. Hatta kimi insan; "Nasıl olur? Adem'in cennetten çıkışını bilen, duyan torunlar, Allah'ın emirlerine karşı niçin dikleniyorlar? Dedelerinin suda helak oluşuna şahit olmuş bu insanlar nasıl olur da putlara tapabiliyorlar? Başlarına taş yağmış, altı üstüne getirilmiş, korkunç bir sesle beyinleri patlatılmış, şiddetli bir depremle yerin dibine geçmiş insanların torunları nasıl olur da peygamberlerinin emirlerine karşı baş kaldırabiliyorlar? Nuh (a.s.) ile beraber gemiye binerek kurtulan insanların torunları nasıl olur da tekrar sapıklığı ve delaleti tercih edebiliyorlar? Hatta küçücük ebabil kuşları tarafından zamanın en modern ve en güçlü ordusunu yerle bir edilirken bizzat şahit olan insanların putların karşısında nasıl olur da el pençe divan durup saygı duruşuna geçebiliyorlar." diye serzenişte bulunuyorlar.
Ben de kendilerine; “Bu durum tarih sayfalarında kalmış bir vakıa değil ki inanmakta zorlanasınız. Aynı durum bugün de var ve bu gidişle yarın da var olacak. Dedeleri İslam'ın yılmaz savunucusu oldukları, at sırtından inmeden savaştan savaşa koşuştukları halde bugün hiçbir düşüncesi, hiçbir davranışı, hiçbir konuşması, hiçbir giyim kuşamı İslam'la uyuşmayan hatta putlara tapan, Din-i Mübine karşı diklenen, kendince kural ve kaideler ortaya koyan, şeriatı kabul etmeyerek karşı çıkan bunca insan nasıl oldu da var oldular? Nereden geldiler bu kadar insan?” diye tane tane anlatıyorum. Hatta şu ayeti de ilave ediyorum birebir görüştüğüm kişilere; “Eğer Allah dilerse, sizi giderir ve yeni bir halk getirir.” (Fatır/16) Aklımızı başımıza devşirmek ve derin derin düşüncelere dalmak gerekmez mi bu ayet karşısında. Bu gidişle yakın bir zamanda yerimize yeni bir halkın gelmeyeceğini km garanti verebilir?

Din, elbette kimsenin tekelinde değildir. Ne cami imamının tekelindedir, ne din kültürü öğretmenin tekelindedir, ne hacı amcanın ne de diyanetin tekelindedir. Herkes bilgi ve makamı oranında emir ve yasaklardan sorumludur. Din-i Mübin'in her bir emrini her insanın bizzat okuması, öğrenmesi, yaşaması ve elinden geldiği kadarıyla anlatması gerektiği konusunda hiçbir şüphem yoktur. Bu, bir iman, bir teslimiyet işidir. İman etmeyenlere ve ilahi emirlere diklenenlere söylenecek hiçbir sözümüz yok. Onları imana çağırmaktan ve Mü’minler olarak teslim olmalarını istemekten başka bir şey gelmez elimizden.

Hatta herkesin dini meseleleri konuşurken çok titiz davranması ve telaffuz ettiği kelimeleri dikkatlice seçmesi ve kullanması bir başka önceliğimizdir. Çünkü iman ve teslimiyet meseleleri başka meselelere benzemez.

Dini anlatma konumunda olan insanların daha dikkatli olmaları bir zorunluluktur. Bir ayeti kerimede Yüce Allah: "Ey Peygamber’in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa, onun cezası iki kat verilir. Bu, Allah’a göre kolaydır." (Ahzap/30) buyurmaktadır. Bu ayet üzerinde uzun uzadıya düşünmek gerek. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hane-i saadetlerinde bulunan pak ve âli annelerimizin dini vecibeleri bilmiyor veya duymamış olmaları pek mümkün değildir. O halde onların işleyecekleri her bir suçun karşılığı diğer kadınlara verilecek cezanın iki katı olması kaçınılmazdır. Dini bilen insanların özellikle inanç ile ilgili kavramların içini boşaltması veya olmadık manalara evirmeye ve çevirmeye çalışması, içinde yaşadığı çevreye göre anlamlandırmaya çalışması iki kat cezasının olacağından şahsen çok korkuyorum.
Lütfen, ahirette ellerinde patlayacak eften püften nefeslerle şişirilmiş balonları insanlarımızın eline tutuşturmayalım. Allah'ın huzurunda hem onlar

mahzun olmasınlar hem de biz mahcup olmayalım. Dini, dinin istediği gibi anlatmanın derdinde olalım.
Hoşça kalınız!

eskişehir kaza