Dünyadaki en harika yer

TAKİP ET

Bir zaman dünyaca şöhret bulmuş, meşhur olmuş bir ressam, günün birinde dünyanın en güzel tablosunu yapmaya karar vermiş

Bir zaman dünyaca şöhret bulmuş, meşhur olmuş bir ressam, günün birinde dünyanın en güzel tablosunu yapmaya karar vermiş.

Dünyadaki en güzel şeyin resmini yapmak için, dünyadaki en güzel şeyin ne olduğunu bilmesi ve görmesi gerekiyordu.

Bunun için ressam dünyadaki en güzel şeyin ne olabileceğine dair bilgi toplamak üzere yolculuğa çıkmış.

Ormanda yürürken, beli bükülmüş, yaşlı bir adamın yol kenarında oturmuş olduğunu gördü.

Adamın yanına giderek:

Dünyadaki en güzel şey nedir?” diye sormuş.

Yaşlı; hiç tereddüt etmeden:

 “ İMAN” demiş.

Ressam yoluna devam etmiş.

Bir şehre uğramış. Orada bir düğün salonunun önünden geçerken, kalabalık bir grubun salonun önünde toplandığını görmüş.

Kalabalığa yaklaşmış ve kalabalığı yararak evlenecek olan genç gelin adayına:

“Dünyadaki en güzel şey nedir?”  diye sormuş.

Genç gelin adayı, sevgilisinin gözlerinin içine bakarak ve hiç tereddüt etmeden:

“Dünyada en güzel şey; AŞK’tır” demiş.

Ressam yoluna devam etmiş.

Zorlu bir yoldan geçtikten sonra savaştan dönen yorgun, bitkin ve tedirgin bir askere rastlamış.

Ona da aynı şeyi sormuş:

“Dünyada en güzel şey nedir?”

Asker: “Dünyada en güzel şey; BARIŞ’tır.” Demiş.

Ressamın yolculuğu buraya kadardı.  Ressam kendi kendine söylenenleri tekrarlayıp, durmuş.

Dünyada en güzel şey:

İMAN,

 AŞK,

           BARIŞ,

Eğer dünyanın en güzel şeyleri; İman, Aşk ve Barış ise ben bunların resmini nasıl yapabilirim ki? diye düşünmeye başlamış. Çok karamsar ve bitkin bir durumda evine dönmüş.

Ümidini yitirmiş bir şekilde ve yavaş adımlarla evinin kapısına gelmiş.

Cebinden anahtarı çıkarıp, sessizce kapıyı açmış ve kendini içeri atmış.

Kapıyı açtığında gördükleri kendisini adeta büyülemiş.

Çünkü o uzun yolculuk boyunca aradığı her şeyi doğup büyüdüğü evinde görmüş.

Çocuklarının kendisine masum ve sevgi dolu gözlerle bakışları karşısında;

“İşte İman budur” demiş.

Hanımının gözlerindeki bakış ve duyduğu heyecan için de:

“İşte Aşk da budur” demiş.

Sonra hanımı ve çocuklarıyla evde huzur ve neşe içinde bir araya gelmişler.

Hoş sohbetler etmişler ve mutluluk içerisinde gecelemişler ki ressam:

“İşte Barış da budur.” demiş.

“Meğer ki, dünyanın en güzel manzarası evimin içindeymiş!” deyivermiş.

Bundan aldığı ilham ile dünyanın en güzel resmini yapmaya başlamış.

Karşılaştığı bu manzarayı tablolaştırırken yani dünyanın en güzel resmini yaparken müthiş bir heyecan hissettiğini de tablonun altına not olarak yazmış.

Ressam, resmi bitirince de tabloya şu ismi vermiş: -Dünyanın en güzel tablosu: “EVİM!..”

Evet:

“Ol mahiler ki derya içreler, deryayı bilmezler.”

(Denizin içindedirler ama denizin ne olduğunu bilmezler o balıklar)

Evet: “Kimi denizde yüzer, gözleri ıslanmaz.

                     Kimi çölde pişer, gözyaşları sel olur.”

Şu da en garip bir şeydir ki! Sahip olduğu şeylere anlam veremeyenler, anlamlı şeyleri başka yerlerde aramaya çalışırlar.

Belki veya belli ki dünyanın en güzel nakşı senin ‘Evin’dir.

Belki senin cennetin, evinin bir köşesidir!

Peki değilse cennet neresidir? Veya nerededir?

Dünyanın hangi köşesi ev kadar serin ve sıcak olabilir ki?! Ya da yaşadığın yer, doğup büyüdüğün topraklar kadar mukaddes olabilir ki?

Dünyada hangi duygu çocukların sahip oldukları duygular kadar masum ve mukaddes olabilir ki?!

Dünyada hangi resim sevgi kadar güzel olabilir ki?!

Dünyada hangi tablo aşk kadar heyecan verici olabilir ki?!

Evet, Evet...

Kesin ve net sonuç

İman, Aşk, Barış=EVİM

filipinler heyelan çamur toprak